Kurtuluş Meşalesi Ellerimizde

Kurtuluş Meşalesi Ellerimizde

 

19 Mayıs 1919… Bundan 103 yıl önce bir memleketin bağımsızlık mücadelesinin ilk kıvılcımı yakıldı. Aydınlatmaz, yakmaz bu ateş sandılar. Halk yoksul ve bitap düşmüştü. Umutsuzdu, hayalsizdi. Kimse inanmadı Mustafa Kemal’e.

Ancak O, Çanakkale’de destan yazan Mustafa Kemal’di. Vatanının emperyalistlerce dört koldan kuşatılmasına sessiz kalacak değildi. Yüreği vatan aşkıyla çarpan, 1.Kurtuluş Savaşı’mızın yiğit önderi Mustafa Kemal, bir an bile umutsuzluğa, yılgınlığa kapılmadı. Halk çok kısa sürede ona inanıp güvenerek etrafında ordulaştı. Ve tüm dünya haklarına cesaret veren; silahıyla, topuyla, tüfeğiyle tam teşkil orduların, inanmış ve örgütlü bir halk karşısında kağıttan kaplan olduğunu, yenilmez denilenlerin yenildiğini, haklı olanın elbet kazandığını, inancın, bilincin, cesaretin, kararlılığın, aklın, güçlü iradenin ve en önemlisi örgütlü bir mücadelenin mutlak başarıya ulaşacağını gösteren bir savaşı başarmış olduk. Ülkemizin parçalanması anlamına gelen Sevr anlaşmasını da yırtıp attık o alçakların suratına.

Peki şimdi durum ne? Sevr, BOP adı altında tekrar gündemde. Her gün iğneden ipliğe gelen zamlarla halkımız aç yatıyor; çocuklarının sağlık, eğitim, gıda ihtiyaçlarını karşılayamaz halde. Kira, fatura, çarşı, pazar derken yoksulluk diz boyu olmuş. Ortaçağcı gericilik almış başını gitmiş. Savaşarak Vatan yaptığımız topraklar bir bir satılıyor. Ege denizindeki 20 adamız ve 2 kayalığımız Yunanistan’ın kontrolünde, hem de toplarının ağzı Türkiye’ye dönük biçimde. Doğa talanı ülkenin her yerinde her gün sürüyor. Adında Atatürk olan her yer yıkılıp, yerine başta Kaçak Saraylı Reis olmak üzere Akp’giller iktidarının temsilcilerinin rant sağlayacakları binalar inşa ediliyor. Memleketi ayakta tutan Cumhuriyetin tüm kamu kurum ve kuruluşları, fabrikaları üç kuruşa satıldı. Uzatmayalım, bu ihanetler saymakla bitmez.

19 Mayıs 1919 koşullarının bir benzerini, hatta belki daha ağırını yaşamaktayız. Yani; “Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.”

Ne kadar da önden görmüş Mustafa Kemal bugünleri. Bugün 19 Mayıs’ı kutlamak, bu tespiti açık yüreklilikle yapıp, görevi cesaretle sahiplenmek demektir. Yani imkân ve şerait buysa, “Vazifeye atılmak için içinde bulunduğun imkân ve şeraiti düşünmeyeceksin.” dediği budur Mustafa Kemal’in. Emanet kuru laflarla değil, Mustafa Kemal olmakla üstlenilir. Geçmişi olduğu gibi, geleceği de “Ya İstiklal Ya Ölüm!” diyenler yazacak.

Özgürlük ve Bağımsızlık bizim de karakterimizdir! İkinci Kuvayimilliyeyi sosyal kurtuluşla taçlandırmak için meşale ellerimizdedir. (19.05.2022)

                                                                                             Halkçı Kamu Emekçileri

 

 

 

Sosyal Medyada Paylaşın: