Parası olana sağlık…

Parası olana sağlık…

Geçen hafta Ordu Devlet Hastanesi Başhekimliğinden doktorlara gönderilen yazıda acil durumlar dışında kalp hastalarına stent* takılmaması rica ediliyordu. Kamu hastanelerinde şu anda uygulamada olana performansa dayalı ücretlendirme düzeninde, SUT (Sağlık Uyguma Tebliği) üzerinden işlemler fiyatlandırılıyor. Bu fiyatlar üzerinden SGK (Sosyal Güvenlk Kurumu) kamu hastanelerine ödeme yapıyor. Kamu hastaneleri de bir işletme gibi düzen kurarak, hastane kasasına giren paranın, kar edilen bölümünden, döner sermayeden, taşeron yöntemiyle işçi, hemşire, laborant çalıştırıyor. Döner sermayenin bir kısmını da başta doktorlar olmak üzere çalışanlarına dağıtılıyordu. Yıllar içinde SUT fiyatları artırılmadı, hatta bazı kalemlerde düşürüldü. Bu nedenle kamu hastaneleri, bazı işlemlerden zarar etmeye başladı. Bu zararın en gözle görüneni ve dramatik olan, kalp krizi sonrasında damar tıkanıklığını açmak için kullanılan stent yerleştirme işleminde yaşanıyor. Dolar ile yurt dışından alınan stent fiyatları ikiye katlanınca, her takılan stent kamu hastanelerinin zarar hanesine yazılmaya başlandı. Bu nedenle tüm ülkede yaşanan durum Ordu’da başhekimin yazısıyla gün yüzüne çıktı. Zaten yıllardır SUT fiyatlarının artmaması nedeniyle zararda olan Üniversite hastaneleri artık, çalışanlarına döner sermayeden katkı payı veremez hale geldi. Bir sonraki aşama bu hastanelerin zararların mecburen devlet tarafından karşılanması, daha sonra da hastanelerin Sağlık Bakanlığına bağlanması. Bu arada Tıp Eğitimi de hem fakültede öğrenci eğitimi, hem de asistan eğitimi olarak çok daha güç durumda olacak.
Kalp krizi geçirip, stentini kamu hastanesinde taktıramayan vatandaş soluğu özel hastanelerde alacak. Neyi var, neyi yoksa satarak sağlığını yeniden kazanmak için uğraşacak. Aynı durum zaten yıllardır, Beyin Cerrahisi ve Ortopedi ameliyatlarında da yaşanıyor. Büyük ameliyatların pek çoğu özel hastanelerde yapılıyor. Özel Hastaneler hastadan fark ücreti adı altında paralar aldığı için bu ameliyatlar oralarda yapılıyor. AKP hükümetlerinin Sağlıkta dönüşüm diyerek bizleri, getirdiği nokta işte bu; “Parası olana Sağlık var, olmayana yok”. Halkın sağlığını koruyucu hekimlik ile korumak yerine “vatandaş hasta olsun, hastaneye gitsin, hastane de para kazansın” denilen düzen bizi bu hale getirmiştir. Yıllardır doğru dürüst kamu hastanesi yapılmayan memleketimize 28 tane büyük şehir hastanesi kamu-özel ortaklığı ile yapılıyor. Beş tanesi hizmete girdi. Bu hastaneler ile şehir merkezlerindeki köklü kamu hastaneleri ortadan kaldırılıyor. Bu araziler parababalarına peşkeş çekilmek için hazırlanıyor. Şehir hastanelerinin işletmecileri, bu binaları yapanlar oluyor ve onlara hasta (müşteri) garantisi veriliyor. Aynen Üçüncü Boğaz Köprüsü ve Osmangazi Köprüsü gibi.
Parası olan sağlık hizmeti sunulur hale gelirken, Sağlık Çalışanlarının örgütleri, sendikalar ve Tabip Odaları, bu duruma karşı doğru dürüst bir tavır almıyor, ses çıkartamıyor. Sağlık hizmetini çok para kazanılacak alan olarak gören, yerli yabancı parababaları, bu düzeni yaratmıştır. Başta emekçiler ve işsizler olmak üzere tüm halkımızın sağlık hizmeti alma hakkını ortadan kaldıran bu düzene karşı örgütlenmek ve mücadele etmek zorundayız. Bizler Halkçı Sağlıkçılar olarak bu örgütlenmenin ve mücadelenin içinde olmaya devam edeceğiz. (05.10.2018)
*Damar tıkanıklığı açmak için kullanılan mm’lik çaplı borucuk

Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: