“Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle.”
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay kamu işçilerini satış sözleşmesinde açık kalan mikrofondan işçi sınıfını nasıl sattığını bu cümlelerle ifade ediyordu!
Aynı günlerde yaklaşık 5 milyon kamu çalışanı ve emeklisi ile ilgili TİS adı altında nasıl bir satış ve ihanet süreci gözümüz önünde yaşandı, oynandı bakalım:
“Hakem Heyeti hükümetin dediğini yaptı… Memur zamları 2020 için yüzde 4+4, 2021 için yüzde 3+3 olarak belirlendi. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu ve Sayıştay Başkanı Seyit Ahmet Baş, “Zam oranları konusunda sendikaların daha yüksek talepleri oldu. Hükümetin en son teklif ettiği 2020’de yüzde 4+4, 2021’de yüzde 3+3 nihai olarak kabul edildi. Maddelerin yaklaşık üçte ikisi oy birliğiyle, kalan kısmı ise genelde sendikalarımızın taleplerinin daha yüksek olması dolayısıyla oy çokluğuyla kabul edilmiş oldu.” açıklamasında bulundu.” (Cumhuriyet 28 Ağustos 2019)
“TİS SÜRECİ” kavramını neden tırnak içinde verdik?
Kamu Emekçilerinin 1990’lar sonrası yükselen mücadelesi bu “TİS SÜRECİ” kavramına hapsedildi. Bu kavram isim, biçim olarak işçi sendikalarının TİS süreci ile birebir aynı, ancak içerik bambaşka, Kamu Emekçilerinde kullanılan içeriğe bakınca oyun başlıyor! Şöyle ki;
Memur sendikalarında kullanılan “TİS SÜRECİ” kavramı içinde GREV yok! Toplu pazarlık yok! Evet ortada bir masa var! Kurulmuş bir sahne var! Ama masada hükümet-işveren tek taraflı taleplerini dayatıyor, yetkili memur sendikaları ise bu taleplere sadece itiraz edebiliyor! Hükümet talebinde ısrarcı olunca yine hükümetin kontrolünde olan hakem heyetine gidiyor ve orada son hüküm hükümetin istediği şekilde veriliyor! Ve perdeler iniyor, oyun sona eriyor!..
Ne yazık ki tüm Kamu Emekçileri sendikaları bu “TİS SÜRECİ” ortaoyununu bozmak için gerekli mücadeleyi gösteremedi. Yetkili olduğu dönemde KESK mevcut iktidarın düzenlediği oyun sahnesine çıkmayı kabul etti ve sahneye çıkmakla da oyuna ortak oldu, oyunu bozamadı, bozmak için de etkili bir mücadele yürütmedi, yürütemedi. Zaten o oyun sahnesinin bir parçası olmak için kurdurtulan Türkiye Kamu-Sen ve aynı görevin Ortaçağcılıkla soslanmış figüranı MEMUR-SEN’in bu ortaoyununu bozması kuruluş amaçlarına aykırı olduğu için mümkün değildi.
Açıklanan zam oranları ile Kamu Emekçileri bir kez daha açlığa, yokluğa, yoksulluğa mahkûm edildi.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu; Ankara’daki pazar ve marketlerden fiyatlarını her ay düzenli olarak derlediği ve 77 zorunlu gıda maddesinden oluşan bir sepeti esas alarak yaptığı “halkın enflasyonu” araştırmasının Ağustos ayı sonuçlarını açıkladı.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Hane Halkı Tüketim Harcaması araştırmasına göre, 2018 yılında Türkiye’deki en yoksul yüzde 20’lik kesim harcamalarının yüzde 28.7’sini gıda için yaparken, en zengin yüzde 20’lik kesim ise gıdaya en fazla yüzde 15.4 oranında pay ayırdı. Gıdanın harcamalar içerisindeki payı Türkiye genelinde ise yüzde 20.3 olarak ölçüldü. Dolayısıyla gıda fiyatlarında yaşanan artış ve azalışlar, harcamalarının büyük bölümünü gıdaya ayırmak zorunda bulunan yoksulların enflasyonunu zenginlere göre çok daha fazla etkiliyor.
Doğalgaz fiyatları dünyada son bir yılda yüzde 50 oranında düşerken, Türkiye’de doğalgazın metreküp fiyatına yüzde 53,8 zam geldi. Sadece son bir ayda doğalgaza yüzde 32 oranında zam yapıldı.
Doğalgaza daha 1 ay önce 31 Temmuz’da da aynı oranda zam yapılmıştı. Son düzenlemeyle birlikte 1 yılda konutlarda kullanılan doğalgaza gelen zamlar şu şekilde;
1 Ağustos 2018: Yüzde 9 zam
1 Eylül 2018: Yüzde 9 zam
1 Ekim 2018: Yüzde 9 zam
31 Temmuz 2019: Yüzde 14,9 zam
31 Ağustos 2019: Yüzde 14,9 zam
Zamların yağmur gibi yağdığı, nerdeyse iğneden ipliğe her şeye zam yapıldığı ve halkın temel ihtiyaçlarına yapılan zam oranlarının ortalama yüzde 50’nin üzerinde olduğu bir dönemde Kamu Emekçilerine 2020 için yüzde 8, 2021 için yüzde 6 zam vermek hangi vicdana, hangi ahlaka sığar?
Biz yanıtlayalım; ülkemizin 17 yıldır yeraltı yerüstü tüm değerlerini yerli yabancı parababalarına yağmalatan ve bu yağmadan kendi paylarına aldıkları yağlı komisyonları kasalarına dolduran Kaçak Saraylı Reis’in güdümündeki Ortaçağcı Faşist Din Devletini kuran AKP’giller’in vicdanına sığar, ahlakına sığar. Çünkü bunlar doğa düşmanı, orman-bitki düşmanı, hayvan-insan düşmanı ve vatan düşmanıdır, genetik yapıları bu türden dindar ve kindar nesiller yetiştirmekle kodlanmıştır.
Biz Halkçı Kamu Emekçileri inanıyor ve biliyoruz ki; emekçilerimize bu soygun, yağma, vurgun ve sömürü düzenini dayatan ve bundan her aşamada sorumlu olan, nemalananlardan yaptıkları tüm ihanetlerin hesabını soracağız!
Bu asalak sömürgenleri emperyalist işbirlikçileri ile birlikte bir kez daha, ama bu sefer tekrar gelmemek üzere güzel yurdumuzdan kovacağız! 1 Eylül 2019
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
Halkçı Kamu Emekçileri