Eğitim şart mı?

Eğitim şart mı?

Okumuş yazmış takımının çoğu, pek çok memleket sorununu eğitime bağlar.  Örneğin “Trafikteki keşmekeş eğitim ile çözümlenir”  derler. Okullara Trafik dersi konur ama sorunun çözümlenmesi bir yana trafik daha da içinden çıkılmaz hal alır.

Ben 1976’da Lise 1’inci sınıfta iken Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti okullara “Ahlâk” dersi koymuştu. Amaç biz Lise öğrencilerine Ahlâk’ı öğretmekti sanırım. Kitabın bir yerinde aynen şu cümle yer alıyordu: “Bir toplumda, bir İşçinin şerefiyle, doktorun şerefi bir olamaz.”

İşçiyi düşük şerefli gören bu anlayış biz öğrencilerin tepkisine yol açmıştı. Bir okul bahçesinde hep birlikte toplanıp kitabın o sayfasını yırtarak yakmıştık. Ahlâk dersi hocamız aynı zamanda Din Bilgisi dersimize de giriyordu. Kitabın o sayfasını yakanlara sınavda düşük notlar verdi. Ahlâk dersi verilmesiyle toplum ahlâklı hale gelmedi. O yıllardan günümüze toplumda bir ahlâki çöküntü oldu.

Ahlâkın temel kuralı nedir?

Kendin için yapılmasını istemediğin bir şeyi, başkasına yapma.

Bugün işverenler kendileri için her şeyi istiyorlar. Karşılarındaki işçi hakkını istediğinde ekonomi çöker, bu işyeri batar gibi yalanlarla işçiyi ve halkı kandırıyorlar. Üretim yapanın esas olarak İşçi sınıfı olduğu hep unutuluyor, göz ardı ediliyor. Emperyalist devletler de ahlâksızın en büyükleridir. Kendi halkları için istemedikleri eziyetleri, başka ülke halklarına yapmaktan zevk alırlar.

Eğitim ile ekonomik-sosyal düzen yakından ilgilidir. Ekonomik düzen eğitimin niteliğini belirler. Bir ülkede verilen eğitim laik ve bilimsel bir eğitim değilse, o ülkedeki eğitim faaliyeti Ortaçağcılığa hizmet eder.  Bu nedenle kendini bilmez okumuş yazmış takımının “Bu memleketin en büyük sorunu eğitimdir. İyi bir eğitim ile her şey çözümlenir.”, söylemi laf-ı güzaftır.  Bugün iktidarın iyi bir eğitimden anladığı, İmam Hatip eğitimidir.  Bütün okulları İmam Hatip yapma fırsatı elimize geçmiştir, demişlerdir. Bu Ortaçağcı Medrese eğitimi ile ülkemiz AB-D Emperyalistlerinin her istediğini yapan bir ülke haline gelecektir. Birinci Kurtuluş Savaşı’mız ve Cumhuriyet, halkımıza laik eğitim olanaklarını sunmuş ama 1950’li yıllardan bu yana bu olanaklar aşama, aşama elimizden alınmıştır.

Laik bilimsel eğitimin olmadığı bir ülkede ciddi bir üretim faaliyetinin olması da imkânsızdır. Ülkemizde her geçen gün üretim faaliyeti azalmaktadır. Halk olarak tüketime yönlendirilmekteyiz. Tarım ve hayvan ürünleri açısından kendi kendine yeten bir ülke olmaktan çıkalı çok oldu. Neredeyse hiçbir orijinal sanayi ürünümüz yok.

Vatandaş olarak gerçekten çocuklarımıza laik, bilimsel demokratik bir eğitimin verilmesi için mücadele vermek zorundayız. Bugün gelinen noktada ortaokuldan liseye geçen milyonlarca öğrenciye tek gideceği okul olarak İmam Hatip liseleri gösterilmektedir.

Eğitim gerçekten şart ama nasıl bir eğitim? sorusunu cevaplandırmamız gerekir.

Eğitim ayrıca tüm vatandaşlara devlet tarafından parasız olarak sunulmak zorundadır.

Bu Parababaları düzenini ortadan kaldırarak Demokratik Halk İktidarında ancak bu isteğimizi gerçekleştirebiliriz. Bu nedenle soyut olarak eğitim ile her şey düzelir anlayışından vatandaş olarak uzak durmak zorundayız.

Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: