Eğitim-İş Tüzük Genel Kurulunun Ardından….

Eğitim-İş Tüzük Genel Kurulunun Ardından….

Eğitim-İş Tüzük Genel Kurulu 10 Temmuz Salı günü Ankara’da gerçekleştirildi. Ama sadece Olağan Genel Kurul kararını yerine getirmek için yasak savma kabilinden gerçekleştirilen bir Genel Kurul oldu. Tek hazırlık; Tüzük Genel Kurulunun yapılacağı otelin ayarlanması ve birgün öncesinden Başkanlar Kurulunun toplanması, Başkanlara konaklama-eğlenme organizasyonunun başarıyla yerine getirilmesiydi. Tüzük Kurultayı yapacaksın, hangi tüzük maddelerinin değişeceği, MYK Önerisinin ne olduğu konusunda delegelere yazılı bir doküman ulaştırmayacaksın. Allahtan Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçilerinin hazırladığı bir doküman vardı da, Birleşik Kamu İş Genel Başkanı, Genel Örgütlenme Sekreteri, Eğitim-İş Genel Başkanı başta olmak üzere tüm delegeler o dokümandan takip ettiler ve bilgilenmiş oldular tüzük değişiklikleri hakkında. Amiyane tabirle yangından mal kaçırma kurultayına dönüştürmek istediler Tüzük Kurultayını.

Akar Otel’de yapılan ve bir gün süren Genel Kurul oldukça sönük geçti. Heyecansız, kısır tartışmaların yaşandığı Kurultay, sınıf mücadelesini daha üst noktalara taşıyacak tüzük değişiklikleri yapılmadan sona erdi. Sermayenin ve AKP’giller’in kamu emekçilerine her gün artarak devam eden siyasal, ekonomik ve sosyal haklara yönelik saldırılarını göğüsleyecek, örgütsel anlamda mücadeleyi örecek bir “devrimci tüzük değişikliği” ortaya konulamadı. Konulamazdı da. Devrimci Sınıf Sendikacılığı İlkelerini içselleştirmeyen, bu ilkeleri mücadelenin merkezine koymayan, meşru bir mücadele hattını örmeyen-öremeyen, bürokratik kafa yapısından kurtulamayan bir yönetimden Eğitim-İş’i daha ilerilere taşıyacak bir kurultay örgütlemeleri beklenemezdi zaten.

Olağan Genel Kurulda her tarafa oynayan, Yol Arkadaşlarının da, Haziran Grubunun da koltuk için pazarlıklara giriştiği İP tayfası, “beni tüzük komisyonuna almadınız, küstüm” diyerek Kurultayı terk etti. Yönetimde olma arzusuyla kurulan “Masa Başı İttifakı“ yine masa başında bozuldu! Tüzüğü sendikanın ortak hukuku, uyulacak anayasası olmaktan çıkarıp kendi kişisel hırslarına kurban edenler, tüzük çalışmalarını da “Koltuk İttifakı Hukukuna” uydurmakta sakınca görmediler.

Delegelerin ilgi göstermediği, coşkusuz geçen bir kongre …

Son derece coşkusuz geçen kurultayın sırf yapmış olmak için düzenlendiği açıkça gözlemlendi. Yönetim kadrosunun genel siyaseti çerçevesinde ve kurulan ittifakların gölgesinde yürütülen kurultayda delegeler “gönülsüz bir kabullenme” ile yapılan tüzük değişikliklerini oyladılar. Delegeler, nelerin değişeceğini, oyladıkları bu değişikliklerle nelerin değiştiğini bilmeden, değişikliklerin nelere yol açabileceğinin kendilerine anlatılmasına fırsat verilmeden sadece oy verme mekanizmalarına dönüştürüldüler. Karar alma süreçleri ile hesap sorma hakkından fersah fersah uzaklaştıklarının farkında olamayan delegeler tarafından örgüt içi demokrasi de askıya alınmış oldu.

Tüzük, bir örgütün geleceğini belirleyen, omurgasını oluşturan anayasasıdır. Orada yapılacak değişikliklerin de örgüt içi demokrasinin işletilmesine yardımcı olması esastır.

Demokrasi mücadelesini verdiğini öne süren bir sendikanın da bu konuda ön açıcı olması gerekmez mi?

Normal koşullarda ‘evet’ diyebileceğimiz bu durum maalesef Eğitim İş Tüzük Kurultayında yaşanmadı. Merkez Yönetim Kurulu tarafından demokratik olmayan bir şekilde oluşturulan Tüzük Komisyonu altı aydan beri yoğun bir şekilde hazırlanmıştı ama ne hikmetse kongreye bu eşsiz çalışmasını sunamadı!

Aceleyle masa başında oluşturulduğu izlenimi veren Komisyonun, sendikal ilkelerden uzak pazarlıklarla meydana gelmesi sonucu kongreyi de içerikten uzak, maddeleri tartıştırmaktan öte bastırmaya yönelik tutumları gözden kaçmadı.

‘Güçlüysem benim dediğim olur’ havasında geçmesi arzulanan bir kurultaydı. Olması gerektiği biçimde tek hazırlık yapan grup Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri oldu. Yol Arkadaşları ve Hazirancılar grupları hiç hazırlık yapmadan, adeta pikniğe gelir gibi kongreye katılırken; sundukları önergeleriyle Kurultay’a yön veren Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri ise katılımıyla, duruşlarıyla, sundukları önergelerle katılımcılara bir Tüzük Kurultayı yapıldığını hissettirdi.

Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçilerinin Devrimci Katkıları

Devrimci Sınıf Sendikacılığı esaslarına uygun olarak hazırladıkları tüzük maddelerine ilişkin önerileriyle Eğitim-İş’i neredeyse içine düştüğü “Salon Sendikacılığından” kurtarmak için sınıf bilinciyle hazırlık yapan Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri, Kongre sürecini yöneten tek grup oldu. Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri’nin hazırladığı ve Tüzük maddelerinin halihazırdaki hali, komisyonun önerisi ve kendi önerilerinin yer aldığı broşür salondaki tüm delegasyona dağıtıldı, delegelerin bilgilenmeleri amaçlandı. Kurultayın oldukça sığ, derinliği olmayan yüzeysel, tartıştırmaktan uzak, dayatmaya dayalı bir hal alması böylelikle Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri tarafından kısmen önlemiş oldu.

Örgütsel sorunların çözümü konusunda ayrıntılı çözüm önerileri sunulan bu çalışma delegeler açısından bilinç açıcı oldu. Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçilerine yönelik memnuniyetlerini sık sık dile getiren Eğitim İş’e mensup delegeler, yönetimin ne kadar eksik ve sendikal mücadeleden ne kadar çok uzaklaşmış olduğunu da gördüler.

Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri delege sayısına bakmadan, günler öncesinden Halkçı Hukukçu yoldaşlarıyla birlikte yaptıkları çalışma yoluyla, bir tüzük değişikliği yapılacaksa bunun nasıl olması gerektiğini de göstermiş oldu. Böylesi bir yöntemle en geniş çerçevede üye katılımının nasıl sağlanabileceği; üyelerin de tartışarak, örgüte fikir sunarak, örgütsel yaşama ve mücadeleye kâğıt üstünde değil pratikte nasıl katılmaları gerektiği bir kez daha bilince çıkarılmış oldu. En önemlisi; üyelerde bilinç sıçraması oluşturarak devrimci mücadeleye katkı sunabilecekleri örgüt içi demokrasinin vazgeçilmezliği bir kere daha ortaya konmuş oldu.

Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçilerinin; Devrimci Sınıf Sendikacılığı ilkeleri çerçevesinde sunduğu bütün önergeler reddedildi. Eğitim İş’e, demokratik kanalların açılması bir beden büyük geldi!

Eğitim-İş’te sendikal organlar yönetimde olanlar tarafından kendileri gibi düşünmeyen, farklı görüşleri bastırma aracına dönüştürülmüştür. Sendikada farklı bir öneri, görüş belirten muhalif üyeler disiplin cezaları ile korkutulup sindirilmek istenmektedir. MYK sendikayı yönetirken tüzüğüne, sınıf sendikacılığı ilklerine göre değil, kendi isteğine göre keyfi bir yönetim uygulamakta; tüzüğü, ilkeleri, kuralları istediği gibi eğip bükmektedir. Sendikaya egemen olan yapıların siyaset yasakçılığındaki amaçları İşçi Sınıfı siyasetinin yapılmamasıdır. Onlar burjuva siyasetini son kerteye dek zaten uygulamaktalar.

Bugün Eğitim-İş;

Sendikal mücadeleyi, sınıf mücadelesinden ayrı görüp, sendikayı örgütlenme ve mücadele zemininden kaydıranların; üyelerin sendikal süreçlere en geniş katılımına engel olan tüm tüzük maddelerinin kaldırılmasına set çekenlerin, Tüzük maddelerinin görüşülmesini gereksiz kürsü tartışmalarına dönüştürenlerin zihniyetinden ve sultasından kurtulmadıkça;

Önceki Genel Kurullarda koltuk pazarlıkları yaparak bugüne kadar yürütülen politikalarda, alınan kararlarda, sanki kendi imzaları yokmuş gibi davranıp, karşı tutum alıyormuş gibi tavır sergileyenleri teşhir etmediği sürece, yapılan Tüzük Kurultaylarının hiçbir önemi yoktur.

Eğitim İş, devrimci tutumu esas alarak sınıfsal bakış açısını mücadelenin merkezine koymadığı sürece, aynı nitelikteki her örgüt gibi “Sarı Sendikacılık” yapmaktan bir adım öteye ilerleyemez.

Halkçı Eğitim ve

Bilim Emekçileri

 

Sosyal Medyada Paylaşın: