Kıyamet öyle kopmaz, böyle kopar!

Kıyamet öyle kopmaz, böyle kopar!

AKP iktidarının yeni Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, katıldığı 2023’e Doğru Türk Eğitim Sistemi “Bulma Konferansı”nda konuşuyor:

“Başka bir anlayış var dünyada. Başka bir bilim ve teknoloji var. Bizim kıyameti koparmamız lazım eğitimde” diyor.

Ziya Selçuk konuştukça konuşuyor; o konuştukça AKP iktidarının 16 yıldır çökerttikleri, çürüttükleri, dibe vurdurdukları eğitim faciamıza ardı arkası kesilmeyen yenileri ekleniyor.

2012-2013 yılında uygulamaya koydukları 4+4+4 kesintili eğitim modelinin eğitim sistemimizde yarattığı tahribatın sonuçları artık inkâr edilemez bir biçimde çıkıyor ortaya: Eurostat (Avrupa İstatistik Ofisi) verilerine göre Türkiye, eğitimini tamamlamadan okulu terk etme sıralamasında Avrupa birincisi oluyor. 18-24 yaş aralığındaki her on kişiden yaklaşık 4’ü ortaöğretimini tamamlamadan okulu terk ediyor (https://www.birgun.net/haber-detay/ turkiye-okulu-terk-etmede-avrupa-birincisi-oldu-231027.html).

4+4+4 ile ilgili yapılan bilimsel bir araştırmanın sonuçları, 69 aylık olarak okula başlatılan ve hazır bulunuşlukları dikkate alınmayan çocukların, kendilerinden yaşça büyük okula başlayanlara göre Türkçe, Matematik ve Hayat Bilgisi derslerinde geri kaldıklarını ortaya koyuyor (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/egitim/1093998/ Bir_kusak_geri_kaldi.html).

Milli Eğitim Bakanı konuştukça konuşurken, “Dünya Ekonomik Forumu”nun, “Eğitim Kalitesi 2018” başlıklı listesi yayımlanıyor. Bu listede Türkiye, 137 ülke arasında 99’uncu sırada yer alıyor. Ülkelerin eğitim sistemi kalitesine göre oluşturulan listede Katar, Malezya, Endonezya, İran ve Pakistan gibi ülkeler Türkiye’nin önünde yer alıyor. Raporun, ilköğretimin kalitesine ilişkin sıralaması ise daha da içler acısı bir durumu yansıtıyor. Buna göre, 137 ülke arasında 105’inci sıraya yerleşebilen Türkiye bu sıralamayı Gine, Etiyopya, Bangladeş, Honduras, Gürcistan ve Kuveyt gibi ülkelerle paylaşıyor (https://odatv. com/egitimde-dibi-gorduk-27081809. html).

Tefeci-Bezirgân Sermayenin iktidardaki temsilcileri, Ortaçağcı özlemlerle yıllardır laik Cumhuriyet’in kazanımı olan karma eğitime saldırıyorlar. Eylül ayında gündeme gelen ve okulların açılması ve kapanmasına ilişkin esasların düzenlendiği yönetmelikte, liselerde karma eğitime yönelik değişiklik yaparak bu özlemlerini gerçekleştirmede dayanak oluşturuyorlar.

Damat Albayrak’ın başında bulunduğu Hazine ve Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinden 2 milyar liralık kesinti yapacağını açıklıyor, ekonomik krizin faturasını zaten çökerttikleri eğitime yüklüyor.

Hemen her gün, okullarımızın nasıl Peşaver medreselerine çevrildiğinin kanıtlarını görüyor, okuyoruz. MEB – Diyanet-Dini Vakıf ve Derneklerle imzalanan protokoller yoluyla Ortaçağcı örgütler cirit atıyor okullarımızda. En son Ankara Yenimahalle Abdülkadir Geylani İmam Hatip Ortaokulundan görüntüler ve bu görüntülerle ilgili haberler yer alıyor gündemde. Fotoğrafta görüntülenen takkeli ve sakallı kişinin Anadolu İlim ve İrşad Vakfı Yönetim Kurulu başkanı Ahmet Dilmen olduğu ve bu kişinin öğrencilere ‘Değerler Eğitimi’ adı altında ‘Adalet’ dersi verdiği dile getiriliyor (https:// www.sozcu.com.tr/2018/gundem/ankarada-imam-hatip-krizi-valilik-yalan-dedi-ve-yeniden-inceleme-baslatti-2653435/.).

Ziya Selçuk konuşuyor, “öğretmen niteliği” falan diyor, 2018-2019 eğitim-öğretim yılında da kanayan yaramız ücretli öğretmenlik uygulaması devam ediyor. Açıklanan ücretli öğretmenlik sonuçlarına göre ise, başvurularda eğitim fakültesi mezunu olmak şartı aranmadığı için üniversitelerin kamu yönetimi mezunları okul öncesi öğretmeni olarak; sosyal hizmetler, işletme ve iktisat mezunları ise sınıf öğretmeni olarak atanıyor. Bu atamaların sayısı da eğitim fakültesi mezunlarından fazla oluyor.

Milli Eğitim Bakanı konuşuyor, eğitimde görevlendirmelerde “liyakat” diyor, “biz ilişkileriyle değil, yeteneğiyle becerisiyle bir yere gelmiş insanlar öne çıksın istiyoruz” gibi laflar ediyor; 28 Eylül tarihli medyada, Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Mü dürlüğüne Çocuk Cerrahisi uzmanının atandığı haberi yer alıyor. Bakan konuşurken, üniversitelerde yeni öğretim yılı başlıyor. YKS ek yerleştirme sonuçlarına göre, üniversitelerde 177 bin kontenjan boş kalırken, YÖK söz konusu vahim tabloyu olumlayan açıklama yapıyor. Manşetlerde, 200’ü aşkın üniversitede 7.5 milyon öğrencinin okuduğu, ancak devlet yurtlarının kapasitesinin 700 bin olduğu; KYK yurtlarının ücretlerinin aylık 168-285 TL arasında değişirken, özel yurtların ücretlerinin 500- 6000 TL arasında değiştiği haberi yer alıyor (www.ntv.com.tr/egitim/universite-cok-ama-yurt-yok-ogrenciler-sokakta-kaldi,Q3z9YLY2ok63HrlPdxjeKQ).

Bakan sürekli konuşurken ve eğitimdeki dibe vuruşun burada dile getirilmeyen daha nice örnekleri yer alırken; ABD-AB Emperyalistleri ve onların yerli işbirlikçileri tarafından halkımız için yangın yerine çevrilen ekonominin içinde işçimiz, köylümüz, kamu çalışanlarımız, küçük üretmenlerimiz yanıyor, kavruluyor. Bu Parababaları cehenneminin işsizliğe mahkûm ettiği onurlu baba İsmail Devrim, çocuğuna okul pantolonu alamadığı için canına kıyıyor. Antalya’da bir anne, iki çocuğunun kırtasiye masraflarını karşılayamamanın çaresizliği içinde bir Kafe’de ağlayarak ve “ben dilenci değilim” diyerek yardım istiyor, müşterilerin insanlığına sesleniyor. Ve bütün bu olagelenler bizim Laik-Bilimsel-Demokratik-Parasız Eğitim için verdiğimiz mücadeleye olan inancımızı bir kez, bir kez daha biliyor. Ve bize şu son sözleri söyletiyor: Öğretmen-veli-öğrenci, tüm emekçi halkımız el ele, Kıyamet öyle kopmaz, böyle kopar demeye, Demokratik halk iktidarı için örgütlü mücadeleye!

Prof. Dr. Özler ÇAKIR

Sosyal Medyada Paylaşın: