Sonra bir intihar daha… bir intihar daha…

Sonra bir intihar daha… bir intihar daha…

AKP öldürmeye devam ediyor!

 Vicdanların çölleşip kuruduğu coğrafyada çiğdemler açmaz bir daha… İnsan canından ne vakit geçer? Ne vakit sağır olur kulaklar, gözler kör… Bu kaçıncı vazgeçiş, bu kaçıncı kayıp… Ve biz geride kalanlar gidenlerin ardından bakarken, aramızdan birileri daha vazgeçmek üzere alıyor son nefesini… Bir çocuk daha babasız büyüyecek ve “ben en çok babamı sevdim” dizeleri dudaklarından dökülürken duyulan sessiz çığlıkları, kulaklarımızı sağır etmeye başlayacak. Nasıl izah edilebilir ki bir çocuğa;“Baban sana pantolon alamadığı için canına kıydı?”, diye. Hangi kelime içindeki acıyı, öfkeyi dindirmeye yetebilir? Kaybolan bir hayatın geride bıraktığı boşlukta nasıl birbirimizi duyar ve çocuklarımıza rahatça sarılır öpebiliriz? Mümkün mü acıları bir kavanoza doldurup raflarda saklamak? İsmail Devrim’in oğluna;“Acını unut. Babanın suçu yoksul olmaktı, buna alışmalısın.”, nasıl denir?

Yaşamı tehdit eden AKP’giller, bir halk sağlığı sorunudur.

 Valisinden bakanına, sendikasından patronuna, gazetesinden televizyonuna, muhtarından reyisine kadar halka biçilen rol; yoksulluğun içinde yaşa ama sakın intihar edip hırsızların itibarını iki paralık etme! Kocaeli’de, liseye giden oğluna okulun istediği pantolonu alamayan bir babanın canına kıyması bu hainlerin, bu asalakların rahatını kaçırmış olmalı ki, yaptıkları utanç verici ve rezil açıklamalarda intihardan babayı sorumlu tutabiliyorlar. Yarattıkları ağır ekonomik koşullar nedeniyle her geçen gün evine bir ekmek dahi götüremeyen vatandaşların haklı isyanına karşın AKP’li Adalet Bakanı “Türkiye’de yaşanan sıkıntıların daha ziyade rasyonel değil psikolojik olduğunu görüyoruz.”, gibi garip açıklamalarda bulunabiliyor.

Gerçekten ortada bir kriz var ve tek sorumlusu bugün ülkeyi yöneten hırsızlar tayfasıdır ve halkın bu ağır krizden psikolojisi bozulmuş durumda ve ülke adım adım uçuruma sürükleniyor. İktidar halkasının siyasal, toplumsal ve kamusal alana yansıması tarif edilemez boyutlara ulaştı. Ülkede yaşananlar parlamenter sistemin askıya alındığı 24 Haziran’dan sonra başka bir viraja döndü. Ortaya çıkan sadece tek adamlık manzarasından ibaret de değil. Dönüşüm o kadar hızlı ve yıkıcı oluyor ki, çoğu zaman iktidarın borazanları bile ne diyeceklerini bilemeyip saçmalıyorlar. Örneğin Hazineden sorumlu Damat ekonominin gidişatından olumlu söz ederken havuz medyası da ülkenin güllük gülistanlık olduğunu, ekonominin şaha kalktığını yazmaktan çekinmiyor. AKP’nin Kaçak Saraylı Başkanı da bazen;“Kriz mıriz sakın ha bunlara aldırmayın. Bunların hepsi manipülasyondur. Bizde kriz falan yok”, açıklamasını yapıyor. Bazen de yaşananları “dış güçlere” bağlamayı unutmuyor. Renkli cama yansıyanların dışında asıl gerçek ise; dış borçların katlanarak arttığı ve ekonominin can çekiştiği. Tüm bunların topluma yansıma hali ise tam bir cinnet hali. İntihar, cinayet, tecavüz ve istismar gibi şiddet vakalarındaki artış, AKP iktidarı döneminde halkın psikolojisinin giderek bozulduğunu açıkça ortaya koyuyor. AKP iktidarında her türlü şiddetin rekor kırdığı günler yaşıyoruz. Toplumda yaşanan derin çöküntünün bilançosu artarak devam ediyor. Sosyal sarsıntılar o denli arttı ki, işsizlikten maddi sıkıntılara yaşanan yoksulluk girdabı insanlarımızı giderek depresyona, arkasından da intiharlara sürüklüyor.

AKP’gillerin ekonomik ve sosyal karnesi çok karanlık Kişisel borcumuz 16 yılda 30 kat, intihar olayları ise % 40 arttı

 İktidara geldikleri günden bu yana ekonomi sürekli daha kötü ve karanlık bir çizgide seyrediyor. Bugün cari açık 50 milyar doların üzerinde. Türk lirası sürekli değer kaybederken işsizlik daha yüksek seviyelere ulaştı. Üniversite mezunu insanların işiz kalması ise daha büyük bir sıkıntı doğuruyor. Cumhuriyet’in planlı bir şekilde kurup işlettiği son derece önemli ve değerli sanayi kuruluşları ve fabrikalar, yok pahasına “özelleştirme” adı altında yerli yabancı sermayeye satılmış durumda. Ekonomide bu geriye gidişin, çöküşün sosyal yansımaları da intihar vakalarını tetikliyor. Tüketici kredisi, konut kredisi gibi bireysel kredilerle uzun vadeli borçlananların sayısı 2002’den bu yana 30 kat artmış durumda. AKP iktidara geldiğinde kişisel borçlanmalar 6 buçuk milyar iken günümüzde bu rakam 510 milyara ulaşmış durumda. Herkesin araba ve ev sahibi olduğu doğru ama nasıl? Çok övündükleri bu durum, yaşamı boyunca köle gibi boğaz tokluğuna çalışıp kredisini ödemeye çalışan milyonların canına tak etti. Kocaeli’de yaşanan intihar olayı ne ilk ne de son olacak. Ekonomik sıkıntılar ve AKP’nin yarattığı toplumsal çöküntü sonucu bunalıma sürüklenip intihar edenlerin sayısı her yıl ciddi oranda artış gösteriyor. TÜİK verilerine göre 2002-2013 yılları arasında 30 bin 487 kişi intihar etti. Geçmiş yıllara göre intihar olaylarında % 40’lık bir artış yaşanırken son üç yılda da 9 bin 479 kişi yaşamına son verdi. İntihar olaylarında yaşanan bu patlamalar buz dağının görünen yüzü maalesef. TÜİK’in açıkladığı istatistikî veriler, AKP iktidarının ekonomik ve sosyal yapıyı nasıl derinden çürüttüğünün bir göstergesi aslında. Banka borçları, geçim zorluğu, işsizlik gibi ticari sorunların yumağında borç batağına saplanan milyonlarca kişi intihar etmese bile birer saatli bombaya dönüşmüş durumda. Bu ürkütücü tablo ülkemizin AKP eliyle nasıl uçuruma sürüklendiğini gösteren çarpıcı yaşam öyküleriyle dolu. Acı haber en son Kocaeli’den geldi. Daha önce de işten atılma,ihraç edilme, ağır iş koşulları ya da atanamadığı için intihar edenlerin haberleri gelmişti yüreklerimizi sızlatan.

Yazgı mı dram mı?

 Adana’da çocuklarını ısıtamadığı için cebinde 6 lirayla canına kıyan Emine Akçay’la İsmail Devrim’in oğluna pantolon alacak parasının olmaması acılarını ortaklaştırır mı? Çukurova’da bir anne ile Kocaeli’de yaşayan babanın yaşadıkları yazgı mıdır dram mı? Çocukları sallanan her ipe baktıklarında boğazları düğümlenmeyecek mi? Çaresizlik ve sefalet yüzünden yoksulluğun bedelini canlarına kıyarak ödeyen anne babalarına kızabilecekler mi? Ya bizler, çocuklarımızın elinden tutarken suskunluğumuzun pençesinde kıvranıp gözlerimizi olan bitene kapatacak mıyız? Bir yanda Emine’nin çocukları üşürken, sıcak bir sobanın başında yavrumuza sarılmış olmamız yüreğimizi ısıtmaya yeter mi?

Yetmez tabiî.

Kaldır gözlerini bak aynaya.

Akan kanlı gözyaşları belki de senin umursamazlığın yüzündendir. Ölümü yaşamdan çok dayatanlara karşı sokağa çıkıp protesto etmediğindendir ya da hâlâ onlara oy verip hesap sormadığındandır. Öyle ya da böyle devletin borcu 3 kat artmışken, sözde büyüyen ekonomiye rağmen işsizlik çift hanelere ulaşmışken, kızı, damadı, eşi, dostu bilumum yandaşları vergi cennetlerinde şirketler kurup milyonlarca dolarlık vurgun yaparken sen gelirinden çok vergini ödeyemediğin için ya hapse düşersin ya da canına kıyarsın. En temel besin maddelerinden olan ekmek 4 kat zamlanırken “Yerli ve Milli Ekonomi” masallarına inanırsan, buğdaydan şekere, patatesten mercimeğe kadar ithal etmediğimiz ürünün kalmadığını evine ekmek götüremediğinde açlıktan çocuklarınla birlikte ölürken, oy verdiklerinin boğazından saraylarda “Yerli ve Milli” olmayan yiyeceklerin nasıl geçtiğini seyredersin. Doğalgaz ve elektrik faturalarının 3-4 kat artıp yakacak bir odun bile bulamadığında, kışın dondurucu soğukluğunu Emine ve İsmail’in çaresizliğine düştüğünde anlarsın. Şiddet, istismar, cinayet, intihar olayları günden güne çoğalırken hukukun güvenirliliği ve üstünlüğü sıralamasında Türkiye’nin 113 ülke arasında 99. sıraya gerilediğini işten atıldığında anlarsın. AKP cehenneminde halka reva görülen işsizlik, yoksulluk, adaletsizlikten öte bir şey değil.16 yıldır görülen odur ki, AKP’giller ile onların yerli ve yabancı işbirlikçileri emeğe, hukuka, topluma, doğaya, çevreye, canlılara geri dönüşü onulmaz zararlar vermişlerdir ve vermeye de devam ediyorlar. AKP iktidarda kaldıkça bu zamansız ölümler son bulmayacak ve liste uzayıp gidecek. Yaşamına son vermek zorunda bırakılan Emine’lerin, İsmail’lerin ölümünden Tayyip ve avenesi sorumludur. Ekonomik kriz bahane edilerek milyonlarca insanın hayatını altüst edenler, eninde sonunda hukuksal ve siyasi sorumluluklarının hesabını vereceklerdir.

Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: