DEVRİMCİ KUBİLAY MÜCADELEMİZDE YAŞIYOR

DEVRİMCİ KUBİLAY MÜCADELEMİZDE YAŞIYOR

Eğer karanlıklar kişi ya da grupların menfaatlerini koruyorsa, karanlığı delen en küçük bir ışık hüzmesi bile rahatsızlık verir. Tıpkı 93 yıl önce yapılan devrimlerle karanlık sayfaları yırtıp atan Laik Cumhuriyet’ten Ortaçağcı gerici grupların rahatsızlık duyması gibi.

Yıl 1930, çiçeği burnunda Laik Cumhuriyet’imiz 7 yaşında. İçerde saltanata, dışarıda emperyalizme karşı verilen savaş kazanılmış, cumhuriyet ilan edilmişti. Kılık kıyafet devrimi ile çarşaftan kurtarılan kadınlarımız, Medeni Kanunla insanca yaşama kavuşturulmuştu. Tarikatlar ve cemaatler yasaklanmış, halkın dini duygularını kullanan tekke ve zaviyeler kapatılmıştı. Kısaca halkın kul olmaktan çıkarılarak, yurttaş olmasını sağlamak için, aydınlık yarınlar için büyük adımlar atılmıştı. Ancak yarım kalan bir Burjuva Demokratik Devrimi olan Cumhuriyet Devrimi ile sınıf olarak varlığı yok edilemeyen Ortaçağ özlemcileri bu durumu kabullenmeyip gizli gizli örgütlenmeye devam etmişlerdi. Bu örgütlenmenin bir ayağı da Manisa’da olmuştu. Yaşları 15-16’yı geçmeyen çocuklarla Manisa’da gizli gizli toplantılar yapılıyor, Menemen Olayı da bu toplantılarda prova ediliyordu. Menemen Olayı’nın başını çeken Derviş Mehmet bu toplantılardan birinde Mehdiliğini ilan etmişti.

Divan-ı Harp tutanaklarına göre Derviş Mehmet, tarikatlarda beyinleri hasara uğratılmış çocuklarla ellerinde silah Menemen’e gelmişler, camiye baskın yapmışlardı. Camideki halk korkutulduktan sonra Derviş Mehmet, sokaklarda sürekli ateş ederek ve salyalarını akıtarak hilafetin geldiğini,  70 bin kişinin Menemen’i kuşattığını, onların yanında olmayanların öldürüleceğini bağırıp durmuştu. Derviş Mehmet “din elden gidiyor kafirler bizi dinimizden ayırmak istiyor, zorla şapka giydirmek istiyorlar.” deyip bazı esnafları da yanına çekerek sayılarını arttırmıştı.  İsyanı bastırmak için görevlendirilmiş yiğit, devrimci Yedek Subay Mustafa Fehmi Kubilay, korkusuzca Ortaçağcı kalabalığın arasına dalmış, Derviş Mehmet’in yanına gelip teslim olmalarını istemişti. Gözü dönmüş Ortaçağ sevicisi Derviş Mehmet, elindeki silahla Kubilay’ı yaralamıştı. Kubilay yaralı olarak Camiye sığınmış fakat yarasının ağırlığıyla yere düşmüştü. Derviş Mehmet yerde yatan Kubilay’ın başını gövdesinden ayırarak onu hunharca katletmişti. Ardından haberi alan gece bekçileri Hasan ve Şevki, olay yerine gidip müdahale etseler de azgın Ortaçağcı gericilerin açtıkları ateş sonucu onlar da katledilmişlerdi.

Bu vahşi olay Laik Cumhuriyet’e yönelik ilk olay değildi. Son da olmayacaktı. Menemen olayının üstünden 93 yıl geçmesine rağmen o gün emperyalizmle işbirliği yapan Ortaçağcı gericiler, bugün de yine ABD-AB Emperyalistlerinin iktidara taşıdığı, Tefeci Bezirgân Sermayenin iktidardaki siyasi  AKP’giller eliyle örgütlenmelerine devam ediyorlar.

Nasıl o dönemde 15-16 yaşlarındaki çocukların beyinleri zehirlenip kindar bir nesil oluşturulmaya çalışıldıysa bugün de çocuklarımız ve gençlerimiz bu tarikatların ellerinde dindar ve kindar bir nesil olarak yetiştirilmeye devam etmektedir. Tek farkla. Eskiden gizli kapaklı merdiven altlarında örgütlenen bu yapılar şimdi iktidar eliyle desteklenmekte, yapılan protokollerle tarikatlar, cemaatler okullarımıza, sınıflarımıza kadar girmektedirler. Şeriatı öven kitabıyla, karma eğitimin son bulmasını savunan düşünceleriyle de tanıdığımız AKPgiller’in Eğitim Bakanı Yusuf Tekin daha birkaç gün önce Meclis konuşmasında bunu açıkça dile getirmiş, onları sivil toplum örgütü olarak ilan etmiş, kanunca yasak olmasına rağmen tarikat ve cemaatlerle protokollerin devam edeceğini açıkça beyan etmiştir.

Ne yazık ki bu Ortaçağcı gericilik örümcek ağı gibi sardı dört bir yanımızı. Üniversitelerimiz bilimden uzaklaştırıldı, her yer tarikat yurtlarıyla donatıldı. Değerler Eğitimi, ÇEDES hain projeleriyle okullara kuran hocaları, imamlar atandı. Eğitim yuvalarımız okul öncesinden üniversitelere kadar Peşaver medreselerine çevrildi. Sanatın, bilimin damarları kesildi. Sorgulamayan, araştırmayan, biat eden bir nesil yaratıldı.

Evet tablo karanlık. Laik Cumhuriyet’in tüm kurum ve kazanımları yerle yeksan edilmiş durumda. AKP’giller Faşist Din Devletinin inşasında hızla yol alıyorlar. Ama unutulmamalıdır ki cesareti vatan bilmiş; yiğit, devrimci, laik cumhuriyetin değerlerine sahip çıkan, bu değerler için mücadeleden asla vazgeçmeyenler de var. Bizler, Halkçı Kamu Emekçileri, ABD-AB Emperyalistleriyle ve onların yerli işbirlikçileriyle mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Ant olsun ki onları İkinci Kurtuluş Savaşımızla tarihin derinliklerine süpüreceğiz.

Devrim Şehidi Teğmen Kubilay Ölümsüzdür!

Halkçı Kamu Emekçileri (23.12.2023)

Sosyal Medyada Paylaşın: