Eğitim emekçisi değil, Kapıkulu arıyorlar.

Eğitim emekçisi değil, Kapıkulu arıyorlar.

 

Yıllar yılı bunca emek, özveri, hayattan, sosyal yaşamdan, sevilen herkesten ve her şeyden feragat edilen ve ders çalışmaya ayrılan zaman… Öğretmenlik eğitimini tamamlarsın, KPSS adlı ucube sınavdan en yüksek puanları alırsın  ama  her ne hikmetse (!) mülakatı bir türlü aşamaz ve “tercih yapmaya hak kazanamadınız” sonucunu alırsın…

Son 20 yılda, yani AKP’giller iktidarından bu yana, en büyük yarayı belki de eğitim sistemimiz ve onun başlıca unsurları olan öğretmen ve öğrenciler aldı. Köyler okulsuz, okullar öğretmensiz, öğretmenler işsiz kaldı. Meslek itibarımız yok edildi. Öğrencilerimiz bilimden uzak, tarikatların kontrolündeki bir sürecin eline bırakıldı.

Din bezirganı Ortaçağcı gerici iktidarın yaptığı en büyük ihanetlerden biri de  mülakat sistemidir. Zaten uzun yıllar sınavdan sınava koşarken ne çocukluk dönemi olması gerektiği gibi yaşanıyor ne gençlik dönemi. Tam her şey bitti, fakülteden mezun olduk derken, bir sınav daha çıkıyor karşımıza: KPSS. O da geçildi derken, ne idüğü belli olmayan ve hangi kriterlere göre yapıldığını kimsenin bilmediği mülakatın da geçilmesi gerektiği söyleniyor. Eğer bu da aşılırsa “Sözleşmeli Öğretmen” olabiliyorsun. Ancak KPSS sonucu oldukça yüksek olan hatta Türkiye derecesine giren ve mülakatta tüm soruları eksiksiz cevapladığını söyleyen arkadaşlarımıza bile ne hikmetse düşük not verilerek tercih yapmaları, öğretmen olmaları engelleniyor. Bu hayallerle, umutlarla, hayatlarla oyun oynamaktır. Bu yılların emeğini hiçe saymak, çöpe atmaktır. Bu ihanettir, alçaklıktır.

KPSS’den 91.51 puan alan Binnur Öğretmen’e, mülakattan 51 puan verilmiş ve öğretmen olma hayallerine el konulmuştu. Binnur Öğretmen: “Ben bu sınava karnımda bebeğimle çalıştım. Gecemi gündüzüme kattım. 8 aylık gebeydim sınava girdiğimde, coviddim üstelik. Bebeğime bir şey olmasın diye ağlaya ağlaya çözdüm soruları. Bu mu adalet? Aldığım puanı hiç etmeye ne hakkınız var?” diyerek çaresizliğini ve isyanını sosyal medyada paylaşmıştı. (https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-59831318)

Allah ile insan kandıran bu güruh, işte böyle böyle öğretmenlerimizi içinden çıkamadıkları bir buhrana itiyor. Ataması yapılmadığı için 100’e yakın öğretmen arkadaşımız ne yazık ki şimdi aramızda değiller. Sayı olarak gördüğümüz şey, çalınan hayatlardır. Ataması yapılmayan ve bu nedenle yaşamını devam ettirebilmek için inşaatta çalışırken elektrik akımına kapılan Fedai Öğretmen, rüyalarında ders anlattığını, öğrencilerine kavuştuğunu gören ama bunları yaşayamadan kanserden kaybettiğimiz Şafak Öğretmen, kendini asarak yaşamına son verdiğinde cebinden 6 TL çıkan İbrahim Öğretmen, “Köpeklerime iyi bakın” diyerek atama sonuçlarının ertesi günü canına kıyan Halil öğretmen, 12 yıl boyunca öğrencilerine kavuşamayan, son yıllarında bakkal dükkanında çalışan Güler öğretmen ve niceleri gibi…

Asgari ücretin ve hatta işsizlik maaşının altında çalıştırılan, sayıları en az 80 bin olan ücretli öğretmenler de bu yıkıcı, yok edici sistemin kurbanıdır.

Halkçı Kamu Emekçileri olarak, bu kahrolası Antika-Modern Parababaları sömürü düzeninin eğitim-bilim emekçilerine yaptıkları haksızlıkların, katlettiği  her bir canımızın hesabını tek tek sormak için var gücümüzle mücadele edeceğiz! Hırsızlar İmparatorluğu’nun  çaldığı  hayallerin, umutların, yaşamların peşine düşeceğiz. Peşinizdeyiz. Hesaplaşacağız. Çünkü bizler çok iyi biliyoruz ki; Haksızlıklar karşısında susarsak, gün gelir, haklarımızla beraber onurumuzu da kaybederiz. Ve onur da bizler için yaşamdan üstündür. (01.01.2022)

Kapıkulu değil, kamu emekçisiyiz.

Gün Gelecek Devran Dönecek, AKP Halka Hesap Verecek!

Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: