27 Mayıs Politik Devrimi’nin Halk yararına kazanımlarını yok etmek için tezgahlanmıştır, 12 Mart-12 Eylül Faşist Darbeleri

27 Mayıs Politik Devrimi’nin Halk yararına kazanımlarını yok etmek için tezgahlanmıştır, 12 Mart-12 Eylül Faşist Darbeleri

27 Mayıs darbe değil, bir Politik Devrimdir. Jöntürk gelenekli Ordu Gençliğimizin, gerici, halk düşmanı, zalim, ABD’den bağımsız bir Bakan bile atayamayan Menderes-Bayar iktidarını alaşağı etmesidir.

O gerici Hükümet ki; daha iktidara yerleşir yerleşmez, kendilerini iktidara taşıyan ABD’ye yaranmak ve borcunu ödemek için 1350 vatan evladımızı Kore’de yok yere öldürtür. Böylece Adnan Menderes-Celal Bayar Halk çocuklarının kanlarını ellerine bulaştırır.

1952’de de Katil Amerika’nın kanlı örgütü NATO’ya üye yapılır Türkiye. Aynı yıl NATO emriyle nerede bir halkçı gelişme, halk hareketi veya devrimci aydınlanma varsa, gizli ya da açıktan boğacak olan “Seferberlik Tetkik Kurulu” daha sonraki adıyla “Özel Harp Dairesi” kurulur Menderes-Bayar eliyle.

Menderes kimi bakan atayacağını hep ABD Dışişlerine-ABD Büyükelçisine sorar. Onların “olur”unu almadan Bakan atayamaz.

1953’te CHP’nin edindiği mallar haczedilir. Yine aynı yıl Halkevleri kapatılır ve bir eğitim atağı olan Köy Enstitülerine öldürücü darbeyi Demokrat Parti vurur.

Daha neler yapmadılar ki bu halka, bu vatana Amerikancı Menderes-Bayar Hükümeti.

Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi, yabancı sermayeyi teşvik yasası çıkarıldı. Böylece Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı ile kurduğumuz memleketimiz, bu Savaşın sonunda gelen zaferle bu topraklardan kovduğumuz ABD ve AB Emperyalistlerinin talanına açılıyordu.

Nuri Demirağ’ın kurduğu ve sonradan da devletleştirilen ilk uçak ve uçak motoru fabrikamız, Eskişehir tank fabrikamız, Kırıkkale silah fabrikamız NATO emriyle Menderesgiller iktidarında kapatıldı.

1958 yılına geldiğimizde dış borç 600 milyon dolara kadar ulaşır. AB-D Emperyalistlerinin finans örgütü IMF ile ilk stand-by anlaşması yapılır. Artık bu topraklarda AB-D Emperyalistlerinin borusu ötmeye başlamıştır.

Halkımız ses çıkartamasın diye “Tahkikat Komisyon’u” kurulur. Açık ihanetlerini yazan, eleştiren gazeteciler cezaevine atılır. Seçim kazanılamayan Kırşehir İlçeye dönüştürülür, İnönü’nün seçim bölgesi Malatya bölünür, Adıyaman il yapılır.

Menderesgiller, muhalefeti “kin ve husumet cephesi” olarak adlandırır. Demokrat Parti sözde “Vatan Cephesi”ni kurar. Radyodan her gün “Vatan Cephesi”ne katılanların isimleri okunur. Bu isimlerin bir kısmı hayali bir kısmı da mezar taşlarındaki isimlerdir. İlginçtir, bu taciz sonucu “Ajans Haberlerini Dinlemeyenler Derneği” kurulur, vatandaşlarımız tarafından.

1951’de TKP tevkifata uğratılıp üyeleri hapse atılır. TKP’nin 1954’teki legal çıkışı olan Vatan Partisi’nin Genel Başkanı Hikmet Kıvılcımlı’nın İstanbul Eyüp mitingindeki, din tüccarı DP’nin de bir bakıma ipliğini pazara çıkardığı, tarihi konuşmasından dolayı Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’ya davalar açarlar. Yoldaşlarıyla birlikte Kıvılcımlı işkencelere uğratılır, Parti önderleri harbiye zindanlarında iki yıl gün ışığı görmeksizin tutulur. Türkiye’nin ilk ve tek gerçek Vatan Partisi 1957’de kapatılmıştır.

İsmet İnönü’nün Seçim Gezileri engellenir, saldırılara uğratılır. CHP Milletvekilleri polis zoruyla Meclisten çıkarılır. İnönü’ye 12 oturum meclisten men cezası verilir. İnönü’nün dokunulmazlığı kaldırılmak istenir, hatta bir DP miletvekili, İnönü’nün idamını bile teklif eder meclise. İdam konusu Menderesgillerin bir dar görüşmesinde Celal Bayar tarafından “icab ederse İsmet Paşa’yı sehpaya çıkarabiliriz” şeklinde dillendirilmiştir.

Bu ihanet sürecine başta sivil-asker gençliğimiz ve halkımız tepkisini göstermektedir. 28 Nisan 1960’ta İstanbul Üniversitesinde aydın gençliğimizin düzenlediği “Menderes istifa, kahrolsun diktatör” haykırışlarıyla yapılan gösteriye polis saldırır ve Turan Emeksiz polis kurşunuyla katledilir. Hüseyin Onur sol bacağı kesilerek kurtarılır. Bu Demokratik Gösteriyi destekleyen Rektör Ordinaryüs Sıddık Sami Onar, dayak atılarak gözaltına alınır.

Bunun üzerine Ankara ve İstanbul’da sıkıyönetim ilan edilir. Ama Gençliğimizin, aydınlarımızın isyanı durdurulamaz. 29 Mayıs’ta gösteriler Ankara’ya da sıçrar. “Hürriyet Hürriyet” sloganlarının yükseldiği Mülkiyeye Sıkıyönetim Komutanı tarafından 540 mermi sıktırılır, kapılar kırılır, öğrenciler zorla dağıtılır.

5 Mayıs’ta Kızılay Meydanında protesto mitingi düzenlenir. 21 Mayıs’ta Harp Okulu Öğrencileri ve Subaylar sessiz yürüyüş gerçekleştirirler.

Menderesgillerin tüm bu hukuk dışı gayri meşru icraatlarına karşı hukukun üstünlüğünü savunan Yargıtay Başkanı re’sen emekli edilir.

İşte Vatan düşmanı, Halk düşmanı, Mustafa Kemal düşmanı, hak hukuk tanımaz, gerici DP iktidarına karşı 38 Aydın, Mustafa Kemalci genç subayın kılıcını atmasıdır 27 Mayıs.

Hemen ardından gelir Türkiye’nin gördüğü en demokratik Anayasası olan 61 Anayasası. İşte bu Demokratik Anayasayı ortadan kaldırmak, kazanımlarını yok etmek için tezgâhlandı 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Darbeleri.

Orgeneral Cemal Gürsel’in emriyle, Devlet Demir Yolları Mühendisleri Türkiye’nin ilk ve maalesef tek olan yerli otomobilini yaparlar. Ama AB-D Emperyalistleri ve Yerli Satılmışlar devamını getirtmezler.

Anayasa Mahkemesi de 27 Mayıs Politik Devrimi’nin eseridir.

Marksist Klasikler bu süreçte Türkçeye kazandırılır ve Sosyalizm artık serbestçe konuşulur hale gelir. İş Yasasında yapılan değişikliklerle İşçi Sınıfımız grev hakkına kavuşur.

1963’te Türkiye İşçi Partisi (TİP) kurulur.

Bu sınırlı da olsa gelen örgütlenme özgürlüğü ortamı içerisinde, 1965’te Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS), 1967’de ABD yapımı sarı gangaster TÜRK-İŞ’e karşı Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) kurulur. İşçi Sınıfımızın müttefiki Aydın Gençliğimiz, dünyadaki sol rüzgarların etkisiyle ve sınırlı da olsa oluşan özgürlük ortamında 68 Kuşağı olarak tarihe geçen tüm dünya çapındaki Devrimci Kuşak içerisinde yerini alır. Denizler ve Mahirler de Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın etkisiyle kendilerini İkinci Kurtuluş Savaşçıları olarak nitelendirirler ve 27 Mayıs Politik Devrimi’ni sahiplenirler.

Ama ne yazık ki Türkiye Devrimi’nin önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın Türkiye Devrimci Hareketini gerçek bir Proletarya Partisi etrafında örgütleme çabalarını Türkiye Devrimci Hareketi susuş kumkumasına getirince Devrim Yüklü Yıllar heba edilir.

Ve sonuç Morrison Süleyman’lardır, Erbakan’lardır, Türkeş’lerdir, Özal’lar, Çiller’lerdir ve FETÖ’dür, AKP’giller’dir. Sonuç 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Darbelerdir.

İkinci Kurtuluş Savaşımız ile sona erecek gericilik yılları. Yeniden örgütleyeceğiz Devrim Yüklü yılları.

Buna inancımız tam!

Yaşasın 27 Mayıs Politik Devrimi!

Bağımsızlık Bizim Karakterimizdir!

Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız!

27 Mayıs 2020

Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: