14 Mart Tıp Bayramı’nda sağlıkçılar ve halkımız mutsuz, örgütsüz…

14 Mart Tıp Bayramı’nda sağlıkçılar ve halkımız mutsuz, örgütsüz…

Yeni bir 14 Mart haftasındayız. Her geçen yıl, sağlık alanında yaşanan sorunlar katmerleniyor. Performans düzeni, sağlıkta sürekli paranın konuşulduğu bir hayat yarattı. Doktorları diğer çalışanlardan ayırdı. Aile hekimliği düzeniyle birinci basamak sağlık hizmetlerinde, parasını devletten değil de aile hekiminden alan çalışanların olduğu bir düzen yaratıldı. Sanal Aile Sağlığı Merkezi(ASM) uygulamasıyla Aile Hekimleri, Aile Sağlığı Merkezleri’ni kendileri kurmak zorunda kaldılar. Bu düzenin bir üst aşaması her Aile Sağlığı Merkezi’nin özel işletmeler haline getirilip, SGK’ya sağlık hizmeti sattığı bir düzendir. Bu düzende artık tüm ASM çalışanları ücretlerini bu işletmeden alacaklardır.
Ülkemizde sağlık hizmetlerinin neredeyse yarısı özel hastanelerde verilir hale gelmiştir. Doktorların özel muayenehanelerini kapatıyoruz, tüm doktorları ayağınıza getiriyoruz diye işe başlayan AKP iktidarı sağlık hizmetleri sunumunu büyük oranda yerli ve yabancı Parababalarına teslim etmiştir. Sağlık alanı tüm dünyada, savaş sanayiinden sonra en çok kar getiren sektör diye bilinmektedir. Günümüzde özellikli büyük ameliyatlar, artık kamu hastanelerinden daha çok özel hastanelerde yapılmaktadır. Vatandaşımız varını yoğunu satarak, özel hastanelerden ücretli sağlık hizmeti almak zorunda kalmaktadır.
Öbür yanda da kamu hastanesi diye Şehir Hastaneleri açan iktidar, Kamu-Özel ortaklığı diyerek tüyü bitmemiş yetimin hakkını, ülkenin son kaynaklarını, çoğu yabancı Parababalarından oluşan konsorsiyumlara aktarmaktadır. Şehir Hastanelerinde yönetim, özel işletmelerdedir. Çalışmaya başlayan Şehir Hastanelerinde doktorlar ve çalışanlar kendilerine sağlıkçı muhatap bulamamaktadır. Bu hastaneler açılırken o şehrin tüm köklü hastaneleri kapatılmaktadır. Adana, Mersin ve Kayseri’de böyle olmuş, yarım asırdan fazladır kullanımda olan kamu hastaneleri kapatılmıştır. Ayrıca, AKP iktidarının yukarıda anılan illerde açılan Şehir Hastanelerindeki yatak sayısının kapatılan kamu hastanelerindeki toplam yatak sayısından fazla olduğu söylemi koca bir yalandır. Üstelik, Şehir Hastanelerine vatandaşın ulaşımı da çok zordur. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, aynı 3. Köprü ve Avrasya tünelinin işletmecilerine araç geçiş garantisi verildiği gibi, Şehir Hastanelerinin işletmecilerine de ‘hasta garantisi’ verilmiştir.
Sağlıkçılar gece de çalıştıkları için sağlıkları en çok bozulan emekçi kesimlerinden biridir. Sağlık çalışanlarımız örgütsüz ve mutsuzdur. Kamu alanında iktidarın güdümlü sendikası, sağlıkçıların ensesinde boza pişirmektedir. Her türlü yıldırma bu sendika aracılığıyla uygulanmaktadır. Pek çok işyerinde sendika yöneticileri müdür ve müdür yardımcısı durumundadır. Hiçbir evrensel hukuk kuralına uymayan bu durum, sarı sendikacılığın en ileri uygulamasıdır. Çok yaygınlaşan özel hastanelerdeki çalışanlar ise alabildiğine örgütsüz, sendikasızdır. Doktorlar, gemisini kurtaran kaptan anlayışındalar. Özel hastanelerde çalışan doktorlar, özel hastane yönetimleri tarafından şirket kurmaya zorlanıyorlar. Bu şekilde hizmet satın alıyorlar. Bu durum doktorlar ile diğer çalışanları birbirinde ayırıyor.
Tüm doktorların mesleki dayanışma örgütü olan Tabip Odalarının durumu da içler acısı. Mesleki dayanışma ortadan kalkmış durumda. Tabip Odalarının üst örgütü olan TTB (Türk Tabipleri Birliği), kendi tarihine aykırı bir şekilde emekçi mücadelesinden uzaklaşmış durumdadır. TTB, bölgemizde AB-D emperyalistlerinin Irak, Suriye ve Türkiye’ye saldırısını ve Büyük Ortadoğu Projesini görmemezlikten gelmektedir.
Sağlık alanında yaşanan zorluklar her gün gün artar iken, bu zorlukların dışa yansıması sağlık alanında şiddet olarak kendini gösteriyor. Vatandaşımıza suçlu olarak sağlıkçılar gösteriliyor. Olayları neden-sonuç ilişkisi içerisinde değerlendiremeyen vatandaşımız ve sağlıkçılar karşı karşıya gelebiliyor. Oysa her iki kesim de özünde emekçi ve çıkarları aynı yönde.
Sağlıkçılar ve vatandaş olarak gerçekleri görmek zorundayız. Sağlığımızı bozan esas olarak örgütsüz oluşumuzdur. Halk olarak örgütsüz oluşumuz, bizlere çok pahalıya patlamakta, bizleri sorunlarımızla baş başa bırakmaktadır. Çok derdin tek ilacı emekçilerin bir arada olup haklarını gerçekten savunacak örgütler oluşturmasıdır. (14.03.2019)

Halkçı Sağlık Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: