DOLAR 38,5030 0.02%
EURO 43,7122 -0.24%
ALTIN 4.001,07-1,69
BITCOIN 3649820-0.04491%
İstanbul
11°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Halkçı Kamu Emekçileri

Halkçı Kamu Emekçileri

22 Nisan 2025 Salı

23 Nisan: Halkın İradesinin Zaferi

23 Nisan: Halkın İradesinin Zaferi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

23 Nisan 1920, Türk milletinin esaret zincirlerini kırarak kendi kaderine sahip çıktığı, millet egemenliğinin ilan edildiği gündür. Bu tarih, sadece bir meclisin açılış tarihi değil; halkın iradesinin, manda ve himaye karşısında dimdik duruşunun, bağımsızlık idealine olan sarsılmaz inancının simgesidir.

Anadolu toprakları, emperyalist işgallerle parçalanmak istenirken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde halkın bağrından doğan bir direniş meşalesi yakıldı. 23 Nisan’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, saltanatın değil milletin söz sahibi olduğu yeni bir rejimin temellerini attı. Artık karar, saraylarda değil, milletin temsilcilerinin olduğu mecliste alınacaktı.

Ancak bugün, TBMM halkın egemen olduğu bir alandan çok uzak ne yazık ki. 105 yıl önce savaştığımız mandacılar bugün meclisi kuşatmış durumda. Ulusal Egemenliğin yerle bir edildiği, tek adamın başkanlığının tartışıldığı yer haline gelmiş maalesef. KuvayiMilliye yadigarı tüm değerlerimiz azgın bir saldırı karşısında bir bir yok edilmekte. Tüm ulusal değerlerimize saldıran AKP’giller, ulusal bayramlarımızın da içini boşaltarak ve kutlamaları yasaklayarak Cumhuriyete, Laikliğe kin kusmaktalar. Ulusal egemenliğin tek adam diktatörlüğüne götürüldüğü dönemi yaşıyoruz. 105 yıl sonra bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi veren, kurtuluş mücadelemizi yürüten meclisin yerini, ülkenin her karış toprağını AB-D Emperyalistlerine hizmete açmış meclis almış ne yazık ki…

23 Nisan Çocuk Bayramıdır. Mustafa Kemal tarafından geleceğimiz olan çocuklara armağan edilmiştir. Dünyada bir ilktir. Tüm dünya ülkeleri içerisinde çocuklar için bayram ilan eden ülkemizin içine düştüğü durum içler acısıdır. Eğitim sistemimizin Ortaçağcı gericilikle donatıldığı, laik eğitim sisteminin kökünün kazındığı bu dönemde, çocuklar tacize uğruyor, öldürülüyor. Kız çocukları okul çağında evlendiriliyor. Çocukların eğitim hayatlarından uzaklaştırıldıklarını, eğitimden mahrum hale getirildiklerini, çocuk işçiliğinin arttığını her gün içimiz parçalanarak okuyor, yaşıyoruz.

Laiklik, sosyal adalet, halkın egemenliği ve kadın hakları gibi cumhuriyetin temel taşları hedef alınmakta; çocuklarımız yoksulluk, eğitimsizlik ve umutsuzlukla baş başa bırakılmaktadır. Bu düzen ne çocuklarımıza ne de bizlere bir gelecek vadediyor. Egemenlik, bir kişinin ya da bir zümrenin değil; ulusundur.

Tıpkı Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda olduğu gibi İkinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda da nihai zafere ulaşıp ABD ve AB Emperyalistlerini ve onların yerli işbirlikçilerini bir daha gelmemek üzere bu topraklardan defedeceğiz

Geleceğimizi geri almak için, çocuklarımız için, halkın yarını için birlikte mücadele edeceğiz.

Yaşasın halk egemenliği!
Yaşasın laik, demokratik ve bağımsız bir cumhuriyet mücadelemiz!

Halkçı Kamu Emekçileri

Devamını Oku

Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele, Dayanışma Günü 1 Mayıs!

Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele, Dayanışma Günü 1 Mayıs!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye’de 1 Mayıs’ın anavatanı ve kalbinin attığı yer, 1977 1 Mayıs’ında Devrim Şehitlerimizin kanlarıyla sulanan Taksim Meydanı’dır.

Halkçı Kamu Emekçileri olarak yıllardır, Birleşik Kamu-İş Kongrelerinde ve çalıştığımız sendikalarımızda 1 Mayısların, Emekçilerin kanlarıyla sulayarak vatan yaptığı Taksim Meydanı’nda kutlanması gerektiğini, Taksim’in emekçilerin vatanı olduğunu, Birleşik Kamu-İş’in tüm kitlesini Taksim’e getirmesinin önemini dile getiriyoruz.

Taksim’e sahip çıkmak demek, ille de Taksim Meydanı’na çıkıp orada serbestçe, özgürce 1 Mayıs’ın anlamını konuşmak demek değildir. 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak demek, bize konan despotça, zalimce, kanunsuzca yasakları yırtmak, çöpe atmak için yiğitçe mücadeleye girmek demektir.

1 Mayıs’ta Taksim’de olmak aynı zamanda 19 Mart direnişine sahip çıkmaktır. 1 Mayıs’ta Taksim’de olmak Jöntürk gelenekli lise-üniversite gençliğimizin isyanına güç vermektir.

1 Mayıs’ta Taksim’de olmak gezi isyanına sahip çıkmak demektir.

Halkçı Kamu Emekçileri olarak bir kez daha Konfederasyonumuz Yönetimine ve üyelerine sesleniyoruz:

1 Mayıs’ta hep birlikte 1 Mayıs Alanı Taksimde olalım ve haykıralım:

Taksim Vatandır, Vazgeçilemez!

Yaşasın 1 Mayıs!  21.04.2025

Halkçı Kamu Emekçileri

Devamını Oku

Köy Enstitüleri’nden miras devraldık: Öğretmen Ders Verir!

Köy Enstitüleri’nden miras devraldık: Öğretmen Ders Verir!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Köy Enstitüleri… Günümüzde hala efsane olarak hatırladığımız ve anlattığımız bu eğitim devrimimiz sadece 10 yıl ayakta kalabildi aslında. Emperyalistler ve yerli uşakları yaşatmadılar Köy Enstitüleri’ni… Çünkü bu kurumlar onların çıkarlarına hizmet etmiyor, azgın sömürü çarkına taş koyuyordu. Derhal buna bir son verilmeliydi.

    Köy Enstitüleri ile yoksul ve okul yüzü görmemiş köy çocuklarının hayatı değişti. Kızlar ve erkekler bir arada eğitim gördüler. Tarımdan sanata, edebiyattan inşaata, halk oyunlarından hayvancılığa çok yönlü bir eğitim aldılar. Eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim şiarıyla ilerlediler. Ruh bilimini, toplum bilimini, eğitim bilimini, birlikte aynı yemeği yemeyi, eleştiri özeleştiri toplantılarıyla demokrasiyi ve en çok da özgüven ve cesareti öğrendiler. Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Mehmet Başaran oldular sonra. Nice yazarlar, müzisyenler, profesörler yetişti bu eğitim kurumlarında.

      Oradan mezun olan öğrenciler bir meşale oldular; yakmaya ve aydınlık saçmaya yayıldılar ülkemin dört bir yanına. Hem de yine kendi yaptıkları tahtadan bavulları ve heybelerindeki tüm heyecanlarıyla. Cumhuriyeti, Mustafa Kemal’i, devrimleri, yaşadıklarının kader olmadığını ve her şeyi başarabilecek güce sahip oldukları mesajını verdiler o çocuklara. Sporla bedenleri sanatla ruhları beslendi o çocukların.

       Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un bin bir emekle ve ideallerle kurdukları Köy Enstitüleri 1954 yılında ne yazık ki “dışarıdan ve içerden” tamamen yıkıldı. Hikmet Kıvılcımlı’nın Türkiye Köyü ve Sosyalizm adlı eserinde belirttiği gibi on binlerce Köy Enstitülü öğrenci “gökte yaralanmış kuşlar gibi” kan içinde yerin dibine doğru düşürüldü. Ve ardından “insafsız avcı”nın yeraltında olgunlaştırdığı İmam Hatip Okulları 846 öğrencisi ile yükselişe geçti.

    Şimdilerde ise birçok Köy Enstitüsü yerinde duruyor; ancak adeta ibreti alem olsun diye çürümeye terk edilmiş bir halde. Yabani otlar yükselmiş dersliklerde ve bahçelerinde. Duvarlarında küfürlü yazılar…  Öyle bir aydınlanma yarattı ki bunca kısa bir zaman içinde; intikam bitmedi, bitmez ülkemi Ortaçağ karanlığına boğmak için mücadele edenlerde!

     1950’lerden sonra ekonomi ve siyasetle birlikte ne yazık ki dört bir koldan Emperyalizmin güdümüne girdik. Eğitim alanı da bundan nasibini aldı. İmam Hatip okullarının sayısı hızla arttı. Yabancı uzmanlar adı altında “CIA Ajanları”ndan geçilmez oldu Milli Eğitim Kurumlarımız.

     Yeşil Kuşak, Ilımlı İslam, Büyük Ortadoğu Projesi derken bugünlere gelindi. Eğitim sistemimiz kerte kerte çökertildi. Ortaçağcı gericiliğin ve Emperyalizmin kıskacına sokuldu. ÇEDES, Tarikat ve Cemaatlerle yapılan sözleşmeler ile çocuklarımız düşünemez, soramaz, sorgulayamaz oldular.   Öğretmenlik Meslek Kanunu ve Öğretmen Akademileri ve en son Proje Okulu diye adlandırılan, aslında Türkiye’nin en köklü ve başarılı okullarına yapılan atamalar ile okullarımızın içi boşaltıldı. İlerici devrimci eğitim emekçileri kadro dışı bırakılıp tayine zorlandı. Hatta il emri ile 2 saatlik uzak bir ilçeye de kolaylıkla gönderilmelerinin yolu açıldı. Bunun adı düpedüz sürgündür. Peki, bu öğretmenlerimizin yerine kimler geliyor? Tahmin etmek zor olmasa gerek… Hiçbir kriterin olmadığı Proje okul atamalarında, oraları da ele geçirmek için Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in canı kimi isterse o geliyor. Yani AKP’giller İktidarı diyor ki bana biat edeceksin. Dediklerimi harfiyen uygulayacak, yaptıklarıma ses çıkarmayıp hatta alkış tutacaksın. Kabul etmezsen her türlü baskıya, zulme hatta işinden olmaya bile hazır ol.

    Peki öyle mi oldu? Aslında uzun bir süredir geçim sıkıntısıyla, yoksullukla cebelleşen halkımız; geleceksizlikle, hayalsizlikle boğuşan, sınavlar yolunda yarış atına döndürülen, en güzel yıllarını yaşayamayan gençliğimiz UYANIŞA geçti. Özellikle 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve tutuklanması ile başlayan süreç, hız kazanarak devam ediyor. Hem faşist baskılar dozunu arttırıyor hem bunun karşısında yükselen sesler artıyor. Halkımız ama özellikle liseli, üniversiteli aydın gençliğimiz korku kalelerini yıktı. Onlara kölelik düzenini dayatan, nefeslerini kesen, umutsuzluğa sürükleyen bu düzene başkaldırdı. Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın ölümsüz önderi Mustafa Kemal’den devraldıkları bağımsızlık bayrağıyla kararlıca ilerliyorlar. Bugün de dereceler yaparak girdikleri okullarda sürgün edilen öğretmenlerine sahip çıkıyorlar.

      AKP’giller iktidarına direniyorlar, direniyoruz. Laik, bilimsel, demokratik, eşit ve parasız eğitim için en önde mücadele etmeye devam ediyoruz. Köy Enstitülü bir öğretmen ve devrimci öğretmen hareketinin önderlerinden olan Fakir Baykurt’un dediği gibi; “ Öğretmenler egemen sınıfların emir kulu ya da yönetici tabakaların çocuk avutucuları değildirler. Öğretmen el açmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen yalvarmaz, öğretmen ders verir.” Burada da söylenildiği gibi biat etmemizi bekleyen çok bekler. Çünkü özgürlük ve bağımsızlık bizim de karakterimizdir! (17.04.2025)

Halkçı Kamu Emekçileri

Devamını Oku

Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri olarak Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF)’ye bağlı Eğitim Emekçileri Enternasyonali (FISE)’nin20’nci Olağan Kongresine katıldık

Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri olarak Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF)’ye bağlı Eğitim Emekçileri Enternasyonali (FISE)’nin20’nci Olağan Kongresine katıldık
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dünya çapında 133 ülkeden 105 milyondan fazla üyeye sahip olan Dünya Sendikalar Federasyonu’na bağlı Eğitim Emekçileri Enternasyonali FISE’nin 20’nci Olağan Kongresi, 5-6 Nisan 2025 tarihlerinde Fas’ın başkenti Rabat’ta gerçekleştirildi.

FISE, Dünya Sendikalar Federasyonu’nun 1945 yılındaki kuruluşundan yalnızca 1 yıl sonra, 1946’da Paris’te kurulan, eğitim ve bilim emekçilerinin Sınıf Temelli Sendikal Mücadelesine öncülük eden, DSF’ye bağlı bir enternasyonaldir. DSF bünyesinde oluşturulan ilk işkolu enternasyonalidir. Ülkemizde geçmişte eğitim ve bilim emekçilerinin devrimci sendikal mücadelesine önderlik eden TÖB-DER, faaliyet yürüttüğü dönemlerde FISE’ye üye olmuştur.

FISE; ITUC, ETUC gibi emperyalistlerin güdümündeki sarı örgütlere bağlı olan eğitim-bilim sendikalarıyla taban tabana zıt bir ideolojiye sahiptir. DSF’nin ilkelerini olduğu gibi benimseyen FISE, Antiemperyalizm ilkesini mücadelesinin merkezine koyan bir işkolu enternasyonalidir. FISE, 1946’dan beri tutarlı bir şekilde mücadelesini sürdürmektedir. Günümüzde FISE üyesi sendikalar, dünyanın dört bir tarafında militanca eylemler örgütlemekte, eğitim ve bilim emekçilerinin haklarını savunmaktadır.

Dünyanın beş kıtasından sınıf temelli eğitim emekçileri sendikalarını bir araya getiren FISE’nin 20’nci Kongresinin örgütlenmesini, Fas’ta eğitim-bilim hizmet kolunda faaliyet gösteren DSF üyesi Ulusal Eğitim Emekçileri Federasyonu FNE (Fédération Nationale de l’Enseignement) üstlendi.

Kongreye Faslı eğitim emekçilerinin yanı sıra Türkiye, Meksika, İspanya, İtalya, Rusya, Yunanistan, Nepal, Sri Lanka, Cezayir, Nijer, İran, Senegal, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Moritanya, Lübnan ve Gine’den delegeler katıldı.

Kongrede açılış konuşmasını DSF Genel Sekreteri Pambis Kyritsis gerçekleştirdi. Kyritsis yaptığı konuşmada, FISE’nin 1946’da DSF bünyesinde kurulmuş ilk işkolu enternasyonali olduğunun altını bir kez daha çizerek eğitim emekçilerinin sınıf temelli mücadelesinde önemli bir yer tuttuğunu belirtti. Açılış konuşmasının ardından söz alan Fas FNE Genel Sekreteri Ghimmat Abdellah, dünyanın dört bir tarafından gelen konukları selamladı.

Açılış konuşmalarının ardından Uluslararası İşçi Enstitüsü (International Workers’ Institute – IWI) adına Alexandra Liberi bir konuşma gerçekleştirerek Enstitünün ilkelerinin altını çizdi ve 2022’deki kuruluşundan bugüne kadar yürüttüğü faaliyetleri anlattı. Sonrasında ise dünyanın dört bir tarafındaki sınıf temelli sendikaların temsilcileri birer konuşma gerçekleştirdi.

2022 yılında yürüttükleri kararlı mücadelelerle Sri Lanka’daki 75 yıllık burjuva iktidarına son veren Sri Lanka Ulusal Halk Güçleri Koalisyonu (NPP) Yürütme Kurulu Üyesi, aynı zamanda şu anda Sri Lanka Çalışma Bakan Yardımcılığı görevini yürüten Mahinda Jayasinghe, imza attıkları zaferin Sri Lanka Halkına kısa süre içinde neler kazandırdığını anlattığı bir konuşma gerçekleştirdi. Jayasinghe’nin konuşması büyük bir ilgiyle karşılandı.

Kongreye Türkiye’yi temsilen Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri adına İlhami Erdem Yoldaş’ımız katıldı. Kongrede gerçekleştirdiği konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Yoldaşımız, Türkiye’de son süreçte yaşanan siyasi gelişmeleri kısaca aktardı. ABD Emperyalistleri tarafından iktidara getirilen AKP iktidarının son dönemlerde tüm muhalif kesimleri sindirmek için saldırılarını yoğunlaştırdığını belirten Yoldaşımız, bu saldırılara karşı özellikle gençlerin başını çektiği kararlı bir direniş sergilendiğini ifade etti.

AKP iktidarının geçtiğimiz haftalarda Türkiye’de gerçekleşen protesto eylemlerinde 2 bine yakın eylemciyi gözaltına aldırdığına ve bu eylemcilerin ezici çoğunluğunun üniversite öğrencisi olduğuna dikkat çeken Yoldaşımız, 301 gencimizin haksız, hukuksuz bir şekilde tutuklandığını, esir alındığını dile getirdi. Yoldaşımız ayrıca, üniversite öğrencilerinin boykot çağrısına destek veren akademisyenlerin bir kısmının yine hukuksuz biçimde AKP iktidarının baskılarıyla açığa alındığını belirtti.

AKP iktidarının Türkiye’de Laik Eğitimi bütünüyle yok edip yerine Ortaçağcı gerici-dinsel içeriğe sahip bir eğitim sistemi ve eğitim müfredatı yaratmak için büyük bir çaba sarf ettiğini belirten Yoldaşımız, Türkiye’deki eğitim-bilim emekçilerinin yaşadıkları ekonomik zorluklara da değinerek Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçilerinin tüm bunlara karşı mücadele yürüttüğünü ifade etti. Mücadelemizin sadece eğitim-bilim işkolunu kapsamadığının altını çizen Yoldaşımız, Halkçı Kamu Emekçilerinin Türkiye’deki tüm kamu çalışanlarının mücadelesine öncülük etme hedefine sahip olduğunu dile getirdi.

Yoldaşımız ayrıca, özellikle Fas’ı da içine alan Ortadoğu’daki siyasi gelişmelere de değinerek ABD Emperyalistlerinin Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek için yüz binlerce masum insanı katlettiğini, bu bağlamda en son Ortaçağcı HTŞ eliyle Suriye’deki meşru BAAS iktidarını çökerttiğini ve Suriye’yi paramparça ettiğini dile getirdi. Suriye’nin çökertilmesinde AKP iktidarının da aktif bir şekilde rol oynadığını belirten Yoldaşımız, şu an itibarıyla Siyonist İsrail’in Suriye’de Malta Adası’ndan daha büyük bir toprak parçasını işgal ve ilhak ettiğini vurguladı.

Tüm bu gelişmelerin bir kez daha kanıtladığı gibi en öncelikli görevimizin ABD Emperyalistlerini ve yerel işbirlikçilerini bölgeden temizlemek olduğunun altını çizen Yoldaşımız, tıpkı DSF’nin olduğu gibi FISE’nin de mücadelesindeki en önemli ilkelerin başında antiemperyalizm ilkesinin geldiğini ifade etti.

ABD Emperyalistlerinin Ortadoğu’daki bekçi köpeği Siyonist İsrail’in Gazze’de yaptığı alçakça soykırımı lanetleyen Yoldaşımız, Türkiye’de Filistin Halkıyla en çok dayanışma eylemi örgütleyen sendikanın, DSF’nin mücadelesinde önemli bir yer tutan DİSK/Nakliyat-İş Sendikası olduğunu belirtti ve hem Nakliyat-İş’in hem de DSF’ye bağlı TUI Transport’un Genel Başkanı, DSF Başkan Yardımcısı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’nun selamlarını ve kongreye yönelik başarı dileklerini iletti.

Diğer ülkelerden gelen delegelerin yaptıkları konuşmaların ardından Kongrenin birinci günü sona erdi.

Kongrenin ikinci gününde bir önceki gün konuşma yapmayan delegeler söz alarak duygu ve düşüncelerini ifade ettiler. Öğlene doğru Kongreye ara verildi ve tüm delegeler, Fas Parlamento Binasının da bulunduğu Rabat’ın en işlek caddesinde gerçekleştirilen Filistin Halkıyla Dayanışma Eylemine katıldı. Burada “Özgür Filistin!” sloganlarıyla gerçekleştirilen yürüyüşün ardından delegeler, Kongrenin gerçekleştirildiği sendika merkezine tekrar döndü ve kısa süre içerisinde Kongre tamamlanmış oldu.

Kongrede tüm eğitim ve bilim emekçilerini ilgilendiren birçok karar alındı. Alınan kararlardan biri de Türkiye’de son dönemlerde tüm halk kesimlerine yönelik AKP iktidarı tarafından gerçekleştirilen baskının kınanması, tutuklu öğrenciler ve işinden edilmiş akademisyenlerle dayanışma sergilenmesi yönündeydi.

Kongrede alınan diğer kararlar özetle şu başlıklar altında toplanabilir:

***

– Sınıf işbirlikçiliğine karşı mücadele, sınıf savaşımının güçlendirilmesi,

– Emperyalist savaşlara ve müdahalelere karşı mücadelenin güçlendirilmesi,

– Özellikle ABD, Avrupa Birliği Devletleri, NATO ve katil devlet İsrail’e karşı aktif mücadele yürütülmesi,

– Siyonist İsrail’e silah sevkiyatının durdurulması için çaba harcanması,

– Filistin ve Küba Halklarına yönelik emperyalizm ve Siyonizme karşı mücadelelerinde dayanışma sergilenmesi,

– Kapitalist sömürüye ve kapitalist sistemin emekçilerin haklarına yönelik saldırılarına karşı daha aktif bir mücadele yürütülmesi,

– Kamusal, ücretsiz ve İşçi Sınıfının güncel ihtiyaçlarını karşılayacak bir eğitim mücadelesi,

– Eğitimin özelleştirilmesine karşı mücadele,

– Aktif çalışan ve emekli eğitim-bilim emekçilerinin ücretlerinin ve sosyal haklarının iyileştirilmesi mücadelesi,

– Ciddi bir saldırı altında bulunan grev hakkının savunulması mücadelesi,

– Kamu çalışanlarının barınma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi mücadelesi,

– Irkçılığa, faşizme ve her türlü ayrımcılığa karşı mücadele,

– Dünya çapında sendikacılara yönelik saldırılara karşı aktif mücadele,

– Dünya çapında eğitim emekçilerinin politik haklarının savunulması mücadelesi,

– Çok daha fazla sayıda eğitim emekçisinin FISE’nin mücadelesine dahil edilmesi, dünya genelinde daha fazla sendikayla irtibat sağlanması,

– Gelecek yıl 80’inci kuruluş yıldönümünü kutlayacak olan FISE’nin bu vesileyle dünyanın birçok bölgesinde eylem ve etkinlikle gerçekleştirmesi,

– Sosyal medyanın daha aktif bir biçimde kullanılması.

***

Büyük bir coşkuyla sona eren Kongre sonunda FISE’nin Genel Sekreterliğine FNE Sendikası Genel Sekreteri Ghimmat Abdellah seçildi. Kongrede ayrıca yeni bir Sekretarya oluşturuldu.

İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadelesi nasıl ki enternasyonal bir mücadele ise Kamu Emekçilerinin Mücadelesi de şüphesiz enternasyonal bir karakter taşır. O bakımdan Türkiye’deki eğitim ve bilim emekçileri örgütleri, mücadelelerini sadece kendi ülkeleriyle sınırlandırmamalı, Sınıf Temelli Uluslararası Sendikal Hareketin bir parçası olmalıdır. Bu bilinçle hareket eden biz Halkçı Kamu Emekçilerinin dünyanın dört bir tarafında Sınıf Temelli Sendikal Mücadele yürüten kamu emekçileriyle kardeşçe, yoldaşça, devrimci ilkeler üzerine inşa edilmiş enternasyonal ilişkileri dayanışması sürecektir.

Yaşasın Kamu Emekçilerinin Enternasyonal Mücadelesi!

07 Nisan 2025

Halkçı Eğitim ve
Bilim Emekçileri

Devamını Oku

EĞİTİM-İŞ  BURSA ŞUBE ESKİ BAŞKANI ÖZKAN RONA GÖZALTINA ALINDI

EĞİTİM-İŞ  BURSA ŞUBE ESKİ BAŞKANI ÖZKAN RONA GÖZALTINA ALINDI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eğitim-İş Sendikası Bursa Şubesi eski Başkanı Özkan Rona yaptığı sosyal medya paylaşımı nedeniyle gözaltına alınmıştır.

Özkan Rona İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası sosyal medyadan yaptığı “Dayanışma Sandığı ile olmaz ‘ … elle , taşla, sopayla …’”  Paylaşımı gerekçe gösterebilerek 19 Mart Çarşamba akşamı evinden gözaltına alınmış ve gece emniyet nezarethanesinde tutulmuştur.

Özkan Rona’nın düşüncesini açıkladığı için gözaltına alınması Eğitim-İş tarafından sabah saatlerinde Bursa Emniyet Müdürlüğü önünde yapılan açıklama ile protesto edilmiştir.

Emniyet önünde yapılan açıklamada konuşan Eğitim İş Genel Örgütlenme Sekreteri Bülent Metin, “Özkan Rona, Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa Nutkundan alıntı yaptığı bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle gözaltına alındı. Bu gözaltı ülkede hukuksuzluğun, baskının ve ifade özgürlüğüne yönelik ağır saldırıların geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne sermektedir. İktidarın korkusunun ne denli büyüdüğü açıktır. Bu gözaltı, sadece Özkan Rona’ya değil, cumhuriyet değerlerine, ifade özgürlüğüne ve demokrasiye karşı yapılmış bir saldırıdır. Siyasi iktidar, baskı ve korku rejimi yaratma çabasıyla kendisine muhalif gördüğü herkesi sindirmeye çalışmaktadır. Ancak bilinmelidir ki, ne bu gözaltılar ne de hukuk dışı uygulamalar bizi bir adım geri attırmayacaktır” demiştir.

AKP’giller Laik Cumhuriyeti yıkarak Türkiye’yi Ortaçağ karanlığına hapsetmek amacıyla Ortaçağcı Faşist bir din devleti inşa etme sürecini hızlandırmışlardır. Bu amaçlarına ulaşmak için birçok maddesini değiştirdikleri 12 Eylül Faşist Anayasa’nın bile gerisine düşürdükleri Anayasayı, kanunları tanımaz bir fütursuzluğa ulaşmışlardır.  

Özkan Rona saat 15.30 civarında adli kontrol ve yurtdışı yasağı kararıyla serbest bırakılmıştır.

Baskılar, gözaltılar bizleri yıldıramaz!

Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap verecek!

Halkçı Kamu Emekçileri

Devamını Oku