Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde 1 Mayıs, 1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkların bayramı.

Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde 1 Mayıs, 1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkların bayramı.

1 Mayıs Marşı böyle başlıyor. Bugün hem ülkemizde hem de dünyada 1 Mayıs Marşı’nda ifade edilen “baskı zulüm ve kan” devam ediyor. Bir yandan emperyalistler tarafından yürütülen sömürü, yağma savaşlarıyla ülkeler işgal ediliyor, kadın, çocuk ve yaşlılar başta olmak üzere milyonlarca insan öldürülüyor, milyonlarca insan yerlerinden yurtlarından edilerek göçe zorlanıyor. Diğer yandan işçiler, emekçiler, köylüler yoğun baskı ve sömürüye tabi tutularak işsizlik ve pahalılık cehenneminde yakılıyor. İşte böylesine ağır yaşam koşullarının yaşandığı bir ortamda 1 Mayıs’a gidiyoruz.

1 Mayıs işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir.

1 Mayıs 1886’da Amerika Birleşik Devletleri’nde, ülkenin dört bir yanındaki işçiler önce sekiz saatlik işgünü talebiyle greve çıkarlar. Daha sonra bu talebe, çocuk işçiliğinin kaldırılması, daha güvenli çalışma koşulları ve hafta sonu tatil talepleri de eklenir.  O dönemde çalışma saatlerinin 10 ila 16 saat arasında olduğu, birçok işçinin tehlikeli koşullarda gereksiz yere öldüğü ve bazı işkollarında yaşam süresinin yirmili yaşlarının başına kadar düştüğü bir zamanda, bu tür talepler imkânsız görünüyordu. Ancak işçiler, 1886’da yapılan büyük grevle bunu mümkün kıldı.

1 Mayıs 1886’da başlayan grev, 3 Mayıs’a kadar iyi yönetildi ve büyük ölçüde şiddetsiz sakin geçti. Ancak grevin 3.günü akşam üzeri, Chicago’daki grevci işçiler, büyük polis birlikleri ile karşılaştı.

Polis, 4 Mayıs’ta Chicago’nun Haymarket Meydanı’nda protestocuları dağıtmaya çalışırken, polisin üzerine bir bomba atıldı; yedi subay ve en az dört sivil hayatını kaybetti. ABD hükümeti daha sonra, hepsi komplo suçundan mahkûm olan sekiz grevciyi tutukladı.  Düzmece yargılama sonucu grevcilerden yedisi idam cezasına çarptırıldı ve biri 15 yıl hapis ile cezalandırıldı. İşçi önderlerinden August Spies, Albert Parsons,  George Engel ve Adolph Fischer idam edildi. Louis Lingg hücresinde kafası parçalanmış olarak ölü bulundu. ve Michael Schwab, Samuel Fielden ve  Oscar Neebe altı yıl sonra affedildi.

Sonraki yıllarda da tanık olacağımız gibi dünyanın farklı coğrafyalarında aynı tarzda birçok işçi grev ve eylemi parababaları ve onların işbirlikçileri tarafından aynı türden provokasyonlarla bastırılacak, aynı tür katliamlar yaşanacaktır. Tıpkı 1 Mayıs 1977’de Türkiye’de yaşadığımız gibi.

14 Temmuz-21 Temmuz 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece,1 Mayıs işçilerin birlik mücadeleve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı.

1 Mayıs Türkiye’de ilk kez 1923’te resmî olarak kutlanmıştır. 1925’te çıkan Takrir-i Sükun Yasası, İşçi bayramını kutlamayı yasakladı ve uzun yıllar bu yasak geçerliliğini korudu. 1935 yılında 1 Mayıs’a “Bahar ve Çiçek Bayramı” adı verildi ve ücretsiz tatil günü ilan edildi.1976 yılında uzun yıllar sonra ilk defa geniş katılımlı 1 Mayıs Taksim’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun(DİSK) organizasyonu altında yapıldı.

1977 yılında İstanbul Taksim Meydanı’nda yaklaşık 500 bin kişiyle en geniş katılımlı 1 Mayıs Mitingi düzenlendi. Ancak, DİSK Başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu insanlar panik halde kaçmaya başladı, kısa bir süre içinde Etap Marmara Oteli`nin de (Bugün The Marmara Oteli) üst katlarından ateş açıldı. İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken panzerler de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu`na itmeye başladı. Kalabalığa ateş açılıyordu fakat polis ateş açanlara değil, kalabalığın üstüne saldırıyordu.

Bir kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu`ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalığı daha da korkutmak için bir daha ateş açıldı. İnsanlar panzerler altında kalarak ve birbirlerini ezerek kaçmaya devam etti. 41 kişi yaşamını yitirdi, yaklaşık 130 kişi de yaralandı. Ölenlerin çoğu Kazancı Yokuşu’nun başında, park edilmiş kamyon yüzünden sıkışarak ölmüşlerdi. 1977 yılının 1 Mayıs günü, tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçti.

1978’de 1 Mayıs yüzbinlerce kişi tarafından Taksim Meydanı’nda kutlandı.1979’da Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul’da miting yapılmasına izin vermedi, sokağa çıkma yasağı ilan etti. Buna rağmen İstanbul sokaklarında yüzbinlere ulaşan rakamlarla korsan 1 Mayıs kutlandı.

1989 1 Mayıs’ında trafik polisinin açtığı ateş sonucu işçi Mehmet Akif Dalcı yaşamını yitirdi.

1996’da Taksim Meydanı’nın yasaklı olduğu gerekçesiyle Kadıköy’de düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık 150 bin kişi katıldı. Eylemin ilk dakikalarında polisin silahsız göstericilere açtığı ateş sonucu 3 kişi hayatını kaybetti.

2006-2007 yılarında yapılan özellikle Nakliyat-İş ve o dönemdeki DİSK yönetiminin kararlı eylem ve etkinlikleri sonucu 2008 Nisan’ında, “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM’de kabul edilen 5892 sayılı yasanın, 27 Nisan 2009’da Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.1 Mayıs 2010-2011-2012 yıllarında yüzbinlerin katılımı ile Taksim’de kutlandı.

Laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmanın odağı haline gelen AKP’giller, FETÖ’nün de desteği ile iktidarı tam olarak ele geçirdikten sonra Taksim’i işçilere, emekçilere, devrimcilere yasakladı.

Ne acıdır ki işçi ve emekçiler tekrar 1 Mayıs’ın ortaya çıktığı dönemdeki çalışma ve yaşam koşullarına mahkûm edilmektedir. Akaryakıta, elektriğe, doğalgaza yapılan zamlar ile insanlar zorunlu temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma gelmiştir. Ancak halkımız temel gıda ve ihtiyaç maddelerine ulaşamazken bir avuç parababası ve AKP’gillerin 5’er, 10’ar maaşlı bürokratları zenginliklerine zenginlik katarak zevki sefa içinde yaşamaktadır.

Bugün ülkemizde her ne kadar yasal çalışma süresi 8 saat ise de, uygulamada işçilere 10-12 hatta 16 saat çalışma dayatılmakta; birçok fabrikada işçilerin fazla mesailerine el konulmaktadır. Yasal olarak en düşük ücret olan asgari ücret artık ortalama ücret haline dönüşmüştür, DİSK-AR’ın araştırmasına göre, Türkiye’de özel sektör çalışanlarının yüzde 69’u asgari ücret veya civarında maaş alıyor. Geçtiğimiz yıl bu oran yüzde 62 olarak kaydedilmişti. Araştırmaya göre asgari ücret dolar karşısında yıldan yıla erirken, asgari ücretin kişi başı milli gelire olan payı da sürekli düşüyor.

OECD ülkeleri içinde erken okul terkinin en yüksek olduğu ülke Türkiye’dir. Okulda olması gereken binlerce çocuk parababaları tarafından ucuz iş gücü olarak vahşice sömürülmektedir. Türk Eğitim Derneği’nin (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından 2021 Eğitim Değerlendirme Raporuna göre zorunlu eğitim çağındaki 676 bin çocuk eğitim sisteminin dışında bulunuyor.

Genç İşsizler Platformu tarafından yayınlanan Kasım 2021 İşsizlik ve İstihdam Raporu’na göre 995 bin üniversite mezunu işsize ek olarak 1 milyon 257 bin mezun iş gücünde dahi bulunmamakta ve toplamda 2 milyon 252 bin üniversite mezunu işsiz olarak işsizlik ve pahalılık cehenneminde yakılmaktadır.

Ağır sömürü ve güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle 2021 yılının ilk sekiz ayında iş cinayetlerinde en az 1494 işçi kardeşimiz hayatını kaybetmiştir.

ABD-AB Emperyalist Haydutlarının dünyayı kan ve ateşe boğduğu bugünlerde, 1 Mayıs’ın mücadele yönü daha da öne çıkmaktadır.

Bu tepeden tırnağa suça batmış, din maskeli bir soygun ve ihanet çetesinden başka hiçbir şey olmayan, ABD yapımı ve ABD taşeronu AKP’giller iktidarına karşı mücadele, elbette ki en öncelikli siyasi görevimizdir.

1 Mayıs Alanı Taksim’dir demek, Taksim fetişizmi değildir. Hele hele “ülkenin her meydanında, her işyerinde 1 Mayıs kutlanmalıdır” argümanlarına sığınarak, kâh Bakırköy çukurunda, kâh Maltepe dolgularında debelenmek, üzerinde 41 Şehidin kanı bulunan Taksim’den ve Taksim mücadelesinden kaçmak demektir. İşçi Sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs’ta Taksim Vatanına alternatif yerler aramak, AKP’giller’in ve Reisinin yaratmak istediği korku iklimine teslim olmak demektir. Ülkeyi faşist din devletine doğru götürmeye çalışan zalimin zulmüne boyun eğmek demektir. 1977 yılında AB-D Emperyalistlerinin kanlı cinayet örgütü Kontrgerilla tarafından alçakça, kahpece katledilen 41 Şehidin kemiklerinin sızlaması demektir. (29.04.2022)

Taksim Vatandır, Vazgeçilemez!

Yaşasın 1 Mayıs

Halkçı Kamu Emekçileri

 

 

 

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
1 mayıs 1977 1 Mayıs