Yıkılan Laik Cumhuriyet’i yeniden kurmak için  Devrimci Birleşik Kamu-İş

Yıkılan Laik Cumhuriyet’i yeniden kurmak için Devrimci Birleşik Kamu-İş

Türkiye’de 20 yıldan beri Nazi Almanya’sında olduğu gibi “İkili Devlet” var…

Birincisi, Anayasası karikatürleştirilip, kolu kanadı kırılıp iler tutar yanı kalmamış da olsa, yasalarla oynamaya çalışan bir “Norm Devleti.”

İkincisiyse Tayyipgiller’in “Kaçak Saray Ortaçağcı Din Devleti.”

Bu ikincisi, Anayasa babayasa, kanun manun, hak hukuk, adalet tanımaz…

Çünkü bu “Devlet”in dayandığı sosyal sınıf olan Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının, topluma olumlu anlamda hiçbir katkısı yoktur. Bu; asalak, sömürgen, Kamu Malıyla beslenen, Üreticilerle Tüketiciler arasında aracılık ederek onların kanlarını kurutan, haraca bağlayan, Toplum Kanseri bir sınıftır.

Üretimle hiç ilgilenmez. Tam tersine; üretilenlerin yani mal ve hizmetlerin üzerine bir şekilde çöker… Bu yoldaki deneyimlerini kuşaktan kuşağa aktardıklarından, son derece becerikli ve başarılıdırlar. Şeytanın bile aklına gelemeyecek, onun bile akıl edemeyeceği binbir hile yoluyla Kamu Mallarının ve kaynaklarının üzerine çökerler…

Yaptıkları bu hayâsızca vurgun ve talanı gizlemek için de Halkça kutsal sayılan kavram, değer ve kurumların ardına saklanırlar…

İşte içinden geçtiğimiz karanlık günlerde, siyaset, ahlâk, hukuk ve ekonomi alanında yaşanılan bozulmaların, daha doğrusu çöküşün nedeni; Toplum Kanseri Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının günümüzdeki temsilcisi, Organize Suç Örgütü AKP’giller’in AB-D Emperyalistleri tarafından iktidara taşınmasıdır.

Emekçi Halkımız İşsizlik-Pahalılık-Zam-Zulüm Cehenneminde kavruluyorsa,

Türk Lirası pula,

Yargı AKP’giller’in Hukuk Bürosuna,

YSK, TÜİK, Laik Cumhuriyet’in bütün kurumları AKP’giller’e hizmet eden ofislere,

Okullarımız Peşaver Medreselerine dönüştürülmüşse,

Mustafa Kemal Gelenekli Türk Ordusu’nun başına çuval geçirilip, Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy namlı CIA Operasyonlarıyla diz çöktürülüp, Ortaçağcı İki Gerici Gücün Ganimet Paylaşım Savaşı’ndan başka bir şey olmayan 15 Temmuz’la yere serilmişse,

Laik Cumhuriyet’in yerlerinde yeller estiriliyorsa,

Lozan ile Vatan Toprağı yapılan Ege’deki 20 Ada’mız ve 2 Kayalığımız Yunanistan’a peşkeş çekiliyorsa,

Birinci Kuvayimilliye Yadigârı kamu kurumları yağmalanıyorsa,

Bunların nedeni, Ortaçağ’ın Ümmet Konağının özlemcisi, AB-D Emperyalistlerinin BOP’unun Eşbaşkanı AKP’giller’in Laik Cumhuriyet’i yıkarak Kaçak Saray Ortaçağcı Din Devleti’ni kurmasıdır.

Kongremizi yaptığımız bu karanlık günlerde, karanlığı yaracak ışığı da Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal göstermiş:

Bir ülkede, bir toplumda devrim yapıldığında, devrimin gerekçesi elbette vardır. Ancak devrimi yapanlar, inanmak istemeyen inatçı (anut) düşmanlarını ikna etmek zorunda mıdır?

“Cumhuriyet’in de taraftarı ve karşıtları elbette vardır. Taraftarlar, Cumhuriyet’i hangi inanç ve düşüncelerle neden kurduklarını, karşıtlarına anlatarak onlara yaptıkları işin doğruluğunu anlatmak isteseler de, onları bağnaz inatçılıklarından vazgeçirmeleri mümkün müdür?

“Cumhuriyetçiler elbette, güçleri yeterliyse inançlarını herhangi bir yolla; ayaklanmayla, devrimle ya da toplumun onaylayacağı başka yollarla gerçekleştirirler. Bu ülkü, devrimcilerin görevidir. Buna karşı direnmeler, yaygaralar ve geriletici girişimler, karşıtların yapmaktan geri durmayacakları hareketlerdir.

Kamu Emekçileri Cephesinde yapılacak olan bellidir: Bu karanlıktan, ülkemizi sürükledikleri Yeni Sevr Bataklığından kurtuluşun yolu olan İkinci Kurtuluş Savaşı’na katkı sunmayı, İkinci Kuvayimilliye’nin bir neferi olmayı bir ÜLKÜ, bir DEVRİMCİ GÖREV olarak kabul etmek.

Dolayısıyla Konfederasyonumuzun yapması gereken şeyler de bellidir:

Kendini sadece ekonomik mücadele ile sınırlamamak.

Eylemlerimizi; maaş zamları, TİS görüşmeleri ve bütçe dönemleriyle, Genel Kurulun yaklaştığı günlerle sınırlandırmamak.

Mustafa Kemal önderliğinde verilen, dünyada ilk olarak zaferle taçlanan, bütün mazlum halklara ve önderlerine örnek, İnsan Soyunun En Büyük Düşmanlarına karşı verilen Ulusal Kurtuluş Mücadelesiyle emperyalistlerin gemilerine bindirerek gönderdiğimiz Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Ali Kemal’lerin, Nemrut Mustafa Paşa’ların devamcıları olan Ortaçağcı sendikalarla ortaklaşa eylem yapmamak.

Birleşik Kamu-İş’in yapması, daha doğrusu sarılması gereken ülküsü, anlayışı bellidir: Devrimci Sınıf Sendikacılığı.

Devrimci Sınıf Sendikacılığı demek;

Antiemperyalizm, Antifeodalizm ve Antişovenizm ilkeleri doğrultusunda, çalışanları din, dil, mezhep, ırk, siyasi düşünce ayırımı gözetmeksizin demokratik bir biçimde örgütlemek demektir.

Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın tüm kazanımlarına yaşamın her alanında sahip çıkmak ve geliştirmek demektir.

Parababaları düzeni olan, içinde yaşadığımız İşsizlik ve Pahalılık Cehennemine karşı, insanın in­sanı sömürmesini ve kula kul olmayı ortadan kaldıran İşçi Sınıfı bilinciyle davranmak, “Örgütsüz Halk Köle Halktır, Örgütlü Halk Yenilmez” ilkesinden hareketle toplumdaki tüm çalışanları (Kamu Çalışanları, Askerler ve Köylü Üretmenler) sendikal örgütlülüğe kavuşturmak ve bunu gerçekleştirebilmek için de üye sendikalar arasında yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak demektir.

Kamu Emekçileri cephesinde de yaşanan gerilemeyi durdurup, Kamu Emekçilerinin sürece müdahale etmesini sağlayacak,

Sendikalarımızın, geniş, kapsamlı, somut, militan, doğru taktikler geliştirebilmesini sağlayacak olan;

Yine sendikamızın, üyeleri tarafından netçe anlaşılmış ve içselleştirilmiş, açık, net, sürekliliği olan ve mutlaka sonuç alıcı örgütlenmeler ve mücadele stratejilerini hayata geçirmesini sağlayacak olan,

Gerçek kurtuluşumuz için, sınıfsız, sömürüsüz toplum için siyasi mücadele de verecek olan,

“Laiklik yoksa Bilim de, Özgürlük de, Demokrasi de Yoktur” şiarından hareketle, yaşamın her alanında laikliğe sahip çıkacak olan,

İnsan soyunun en büyük düşmanı ABD-AB Emperyalizmi ile mücadele etmeyi amaç edinecek olan,

Üyelerimizle bağımızın güçlendirilmesi anlamına gelen “Sendika Aidatlarının elden toplanması” ilkesini hayata geçirecek olan,

Sarı Sendikacılığa karşı biricik ilaçlardan olan “Yöneticilerin en fazla işkolundaki ortalama Kamu Emekçisi maaşını almasını” sağlayacak olan Devrimci Sınıf Sendikacılığıdır.

Biz Halkçı Kamu Emekçileri, Türkiye Kamu Emekçileri Mücadelesi Tarihinden süzülüp gelen büyük deneyimlerimizle, Devrimci Sınıf Sendikacığını Sendikalarımızda yaşama geçirmek için adayız.

Laik Cumhuriyet’imizi yıkmak isteyen Cumhuriyet karşıtlarına, Cumhuriyet düşmanlarına; Sınıflar mücadelesini inkâr etmek isteyen emekçi sınıflar karşıtlarına, düşmanlarına karşı kararlı bir şekilde mücadele etmeye adayız.

Vatan ve Halk söz konusu olduğu zaman; “belaya atlar gideriz” demek için, Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense ölmeyi yeğ tutan Gerçek Devrimciler olarak adayız.

1 Mayıs Alanı olan, Emekçilerin kanlarıyla Vatan yapılan Taksim Vatanı’na sahip çıkmak için adayız.

“Ey İnsan Soyunun En Büyük Düşmanları ABD ve AB Emperyalistleri, ülkemizden defolun!” demek, bunun için bıkmadan, korkmadan, yılmadan mücadele etmek için adayız.

Yukarıda özce dile getirdiğimiz ilkelerimizi benimseyen tüm arkadaşlarımızın desteğini bekliyoruz. Gün; Devrimci Sınıf Sendikacılığı bayrağını yükselten, atıllıktan kurtulmuş, prensipli, ciddi, kararlı, militan bir mücadele hattı benimseyen yepyeni bir Birleşik Kamu İş yaratma günüdür! (09.12.2021)

Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!

Yaşasın Birleşik Kamu İş!

Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: