Bebeğime Mektup

Bebeğime Mektup

Bebeğim,

Bu gece masal anlatamayacağım sana ya da gelecek güzel günlerden de bahsedemeyeceğim.

Bu coğrafyada yaşamak ağır geliyor bazen, her nefes alış bir ızdıraba dönüşüyor. Bir de seni dünyaya -bu coğrafyada- getirmiş olmanın pişmanlığı omuzlarıma yük.

Bugün bebeğim, bu ülkede barış isteyen bir öğretmeni ve onun 6 aylık bebeğini hapse attılar. Haberi okumadan evvel, tam düşünemedim sanırım ya da gerçekliğini algılayamadım belki. Aslında, özünde bu kadar vicdansız olunabilineceğine inanmadım sanırım.

Ayşe öğretmen, bir tv programına çıktı ve ‘Diyarbakır’da olanları bilmiyorsunuz. Çocuklar, bebekler ölmesin; anneler ağlamasın.’ dedi. Terör örgütü propagandası yaptığı gerekçesi ile hapse atıldı!

Bu coğrafyada barış istemiyorlar bebeğim. Eli kanlı katiller her yerdeler. İstemiyorlar bir Kürt çocuğu ile bir Türk çocuğu omuz omuza halaya dursun, istemiyorlar bir Arapla bir Süryani çocuğu misket oynasın, istemiyorlar bez bebekleriniz aynı beşikte yatsın!

Baş haydut ABD ve onu yerli işbirlikçileri bir çocuğu ekmek almaya giderken öldürdü. Başka çocukları gece uykusundayken. Ölüm çocuklar için geldi. Halepçe’de elma kokusuydu, Maraş’ta ateş, Gezi’de gaz kapsülü… Afrika’da açlıktı, Japonya’da atom bombası…

Bebeğim; ben, senin içimde olduğunu öğrendiğim anda değişmedim. Ürktüm, korktum evet ama ben hep anneydim! Ben Berivan’ın burnunu silerken de anneydim, Yasef’in kanayan dizine pansuman yaparken de… Savaştan kaçan Muhammed El-Mahmudi’yi de kucakladım ben. Çünkü çocukların dili, dini, ırkı yoktur ki. Öyle bildim, öyle gördüm, öyle öğrendim.

Ama yalan yok. Senin haberini aldığımda içimi kaplayan sevincin keskin bir korkuya dönüşmesi uzun sürmedi. Ben seni nasıl koruyacaktım? Gücüm yetecek miydi? Yüzde yüz pamuk elbiseler, en organik gıdalar nerede bulunurdu? İlk 6 ay anne sütünün gerekliliği kesin bilgi miydi? Uykuya saat kaçta geçmen gerekirdi? BLW yöntemi ek gıdaya geçişte en iyisi miydi? Ayına göre hangi oyuncaklar zekanı geliştirirdi? Hangi slingi almalıydım? Yürüteç kesin yasak mıydı? Bu oyuncak Çin’de mi üretilmişti? Yoğurt kaç derecede mayalanırdı? Allah’ım bu çocuk kefir içmiyordu! Şeker iki sene yasaktı, tuz bir sene yasaktı… Devletin aşı yönergesi dışında hangi aşılar yaptırılmalıydı? Attachment Parenting uzun vadede psikolojik açıdan seni kendine güvenen bir birey yapar mıydı?

Ah bebeğim, görüyor musun? Ne saf bir annen var?!

Bunlar, bütün bu yaptıklarım; seni, senin geleceğini korumaya yetecek mi?

Şimdi bu ülkeyi kurtarmazsam, ne organik gıdalar ne de yüzde yüz pamuk müslinler seni koruyamayacak. Yaptırdığım aşıların, türlü şaklabanlıklarla içirdiğim vitaminlerin, anne karnındaymışsın gibi hisset diye sarındığım slinglerin, kimyager edasıyla hazırladım çorbaların, bıkmadan usanmadan taşıdığım organik yumurtaların, aldığım oyuncakların, kendine güvenen bir birey ol diye uyuyamadığım gece uykularımın hiçbir önemi yok aslında.

Ülken olmazsa, dilini konuştuğun huzurlu bir ortamın olmazsa tüm bu çabalarım boşuna değil mi?

Ben sarılırken sana, böyle kokunu çekerken içime; tamam ağlama, fazla sıktım belli ki. Ama korkuyorum. Kaybetmekten, kaybolmaktan korkuyorum. Niceleri böyle yok olmadı mı? Nereye kadar saklanacağız? Nereye kadar arkamızı döneceğiz peki?

Şimdi uyu bebeğim, bundan sonra söyleyeceklerimi duyma. Dayanamadım yine, ille koruyacağım ya seni!

Çocuklar ölüyordu. Ayşe öğretmen, ölmesinler dedi. Hapse girdi.

Ölsün mü şimdi çocuklar?

Katiller daha çok para kazansın diye, ölsün mü çocuklar? Ağlasın mı anneler?

Bırakalım mı yani? Yok ben bırakamıyorum! Kim ne derse desin, gözümü ne kadar korkutmaya çalışırsa çalışsınlar! Olmuyor! Yapamıyorum!

Toparlanın anneler, ama en çok anneler. Siz gelmezseniz kendinize, bu yaşlı dünyayı daha çok çocuk kanı sular. Bir kendi çocuğunuzu değil, bütün çocukları korumak için toparlanın. Gidilecek başka yer yok, bu gemideyiz. İkinci Kurtuluş Savaşı’ndayız. Bebelerimizi sırtlayıp gerekeni yapma zamanı şimdi!

Hani diyor ya Kıvılcımlı Usta ‘Hangi ülkede hangi çocuğun kaç lokma ekmek yiyeceğine, servet sahiplerinin bir araya geldikleri kahvaltılarda ve yemeklerde karar verilir.’ diye; o yemek ve kahvaltı masalarını servet sahiplerinin başına yıkma günüdür şimdi!

Dur demezsek eğer, örgütlenip omuz omuza durmazsak eğer; saklanırsak eğer, kaçarsak eğer, görmezden gelip sırt çevirirsek eğer, sadece kendimizin duyacağı kadar bir sesle ‘Ah, vah, tüh!’ dersek eğer, birbirimize ‘Aman dikkatli ol! Zaman kötü, çoluğun çocuğun var.’ var diyip zaten halihazırda pohpohlanan korku imparatorluğunu büyütürsek eğer, daha çok canımız yanacak, daha çok çocuk mezara girecek, daha çok çocuk hapse girecek. Ve dilim varmıyor söylemeye elbet ama bu çocuklardan biri sizin çocuğunuz da olabilir. Yüreğim yangın yeri, içim acıyor. Tutup silkelemezsem sizi, sıradaki sizin çocuğunuzmuş gibi geliyor! ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!’cılıkla yürümez bu kervan, o yılan bulur sizi. ‘Aman ağzımızın tadı bozulmasın Ali Rıza Efendi!’cilikle olmaz, yine döner dolaşır bulur sizi!

Ağır konuştum, farkındayım. Ama çuvaldızı kendime, iğneyi size batırdım. Boğazı ağrımasın diye, dolaptan çıkardığınız yoğurdu ılıtıp da yedirdiğiniz çocuklarınız, çocuklarımız tehlikede.

Bizler, çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler diyenleriz.

Bizler, vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense ölümü yeğleyenleriz.

Bizler tam bağımsız bir ülke için canını ortaya koyanlarız!

Sözün özü bizler buradayız, sizler neredesiniz?

Ve biz bu ülkede ağlamak sadece mutluluktan olduğunda huzura ereceğiz. O güne kadar doğruları söyleyeceğiz, savunacağız.

Halkız, haklıyız, kazanacağız! 22.04.2018

Halkçı Kamu Emekçisi Bir Öğretmen

Sosyal Medyada Paylaşın: