Dün FETÖ Bugün Hayrat,  Kapladılar ayrıkotları ülkenin her tarafını

Dün FETÖ Bugün Hayrat, Kapladılar ayrıkotları ülkenin her tarafını

Dün FETÖ Bugün Hayrat,  Kapladılar ayrıkotları ülkenin her tarafını 
Demokratik Halk İktidarıdır bu ayrıkotlarını kökünden koparıp bir daha yeryüzüne çıkmayacak şekilde temizleyecek olan   

Yıllardır Laik eğitim şiarıyla mücadele etmemiz boşuna değil. Laiklik tehlike altına girdikçe ülkemiz de, çocuklarımız ve geleceğimiz de tehlike altına giriyor.

Cumhuriyet Gazetesi’nin 22 Şubat Perşembe günü yayınladığı haberi dikkat çekici “Nur kökenli Gülen Cemaati’nin eğitim alanından tasfiyesi ile başlayan sürecin ardından MEB’in Nur Cemaatinin diğer uzantılarına sağladığı imtiyazlar bitmiyor.” (Cumhuriyet Gazetesi, 22 Şubat Perşembe)

Haberin devamında Bakanlığın “Değerler Eğitimi” bahanesiyle Nur Cemaati’nin “Yazıcılar” kolundan HAYRAT Vakfı’nın önünü açtığı, okullarda Vakfın yardım adı altında para toplayarak kendilerine kaynak oluşturulduğu ve bunun Milli Eğitim Bakanlığı tarafından desteklendiği belirtiliyor. Ayrıca bu vakfın “Sırada Kardeşlik Var” projesi kapsamında bakanlığa bağlı, resmi-özel bütün okullarda yardım toplama talebinin dört gün gibi kısa bir sürede Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kabul edildiği ve Hayrat Vakfı’nın faaliyetinin tüm kurumlara duyurulması talebinde bulunduğu yazıyor.

Hikmet Kıvılcımlı, din bezirganlığını tarihsel ve sınıfsal kökleriyle çok çarpıcı biçimde şöyle ortaya koyuyor:
“Bizans, hatta Etiler çağından beri topraklarımıza kök salmış bulunan derebeylik ruhu, ne vakit zor gördüyse, kırılmamak için eğilir, bekler. Gür-sel gidip kum kalınca yeniden başkaldırır. Öyle sureti haktan görünmeyi bilir ki, kaleyi içten fethetmek için, gerekirse inkılapçıdan fazla inkılapçı kesilir…
Onun için, bizde irticaın kolayca baş eğmesi, daima, kolayca baş kaldırmak için asırlardan beri denediği en çıkar yoldur…Köylünün baş belası ayrıkotundan beterdir. Tuttunuz mu kopuverir, ama kökü derinde kalmıştır. Bir köşeye atarsınız, kuruyup gebermiş sanırsınız; ekininize suyu verdiniz mi, toprağın ilk bereketini yutup yayılan odur ” (Kuvayimilliyeciliğimiz ve II. Kuvayimilliyeciliğimiz,1957).
               “…Çok değil yüz yıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki; bazı kişiler, bazı cemaatlerle bir araya gelerek, bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirine düşeceklerdir…”

               Evet, yukarıdaki alıntı ise Mustafa Kemal’in 17 Aralık 1927 yılında tarikatlar ve cemaatlerle ilgili öngörüsü.
               Ne kadar doğru tespitler değil mi?

           15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı tam da bunu anlatmıyor mu? Neydi bu savaş? Bu savaş, iki Ortaçağcı gücün elbirliği ile yıktıkları Laik Cumhuriyet’in mirasını paylaşım savaşıydı. Fetö’nün kurumlardan tasfiye edilme çalışmaları ülke için değil kendileri içindi. Miras paylaşımında kendilerine rakip istemediklerindendi tüm çabaları. Bu sebeple AKP iktidarı, cemaat ve tarikatların sadece Fetö ayağından rahatsızdılar, diğer cemaat ve tarikatlarla tüm hızlarıyla ilişkiye devam ettiler. Çünkü bunların birbirlerinden bir farkı yoktur. Bunların hepsi Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın ürünü olan Laik Cumhuriyetimizin tüm kurumlarını yok etmek istemektedirler.

               Milli Eğitim de bu kurumların başında gelmektedir. Eğitimi yaraladılar. Kolunu, kanadını kırdılar. AKP, 15 yıllık iktidarı boyunca Milli eğitimi ortadan kaldırdı. Okulların özlerini, müfredatlarını değiştirdi.  Seçmeli ders adı altında Ortaçağcı eğitimi dayattı yavrularımıza. Laik ve bilimsel eğitimi ortadan kaldırdı. Okullarımızı medreselere çevirdiler bunlar elbirliği ile. Artık okullarımız birer tarikat yuvasıdır. Okullarımız Ortaçağ karanlığına sahip bu tarikatların kurduğu vakıfların duyurularıyla, afişleri ile dolu. Tüm tarikatlar okullarda çalışmalarını serbestçe yapabilmektedirler. Milli Eğitim Bakanlığı’nın destekleriyle önlerindeki tüm engeller kaldırılmakta ve okullarımızda cirit atmaktadırlar. Bu tarikatlar ve vakıflar yavrularımızı Muaviye-Yezid, CIA-Pentagon diniyle zehirlemektedirler.

              Peki bizler bunlara seyirci mi kalacağız? Tabi ki hayır!

        Halkçı Kamu Emekçileri olarak bu ayrıkotlarını, bu karanlık, Ortaçağcı zihniyeti köklerinden kazıyıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz!

YAŞASIN LAİK BİLİMSEL DEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELEMİZ!

Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: