Birleşik Kamu-İş çatısı altında mücadele eden Onurlu Kamu Emekçilerine sesleniyoruz (II)

Birleşik Kamu-İş çatısı altında mücadele eden Onurlu Kamu Emekçilerine sesleniyoruz (II)

Konfederasyon Genel Kurulu öncesi adaylığını açıklayan ve açıklayacak olan,
Önümüzdeki dönem Konfederasyonumuzu yönetme iddiasında olan grupları tanıyalım
(II)
11 Hazirancılar
“Cesur Yönetim Etkili Sendika” adıyla önce Eğitim-İş Genel Kurulu’nda boy gösteren, Konfederasyon Genel Kurulu içinse “Cesur Yönetim Etkili Konfederasyon” adını kullanan, “11 Hazirancılar” daha devrimci, daha ilkeli, daha mücadeleci gösteriyorlar kendilerini.
Öyle midir?
“Yol Arkadaşları”na göre öyledir. Ama Devrimci Sınıf Sendikacılığına göre öyle değildir. Sınıf ve kitle sendikacılığını mücadelenin merkezine koyan anlayışa göre öyle değildir. İlkesel duruş, net tavır, doğru tutum iliklerine işlemeli, devrimciyim diyorsan. Bütün mücadelene, bütün ittifaklarına yansımalı.
Bir kere, bir araya gelişin ilkeli olmalı. Devrimci Sendikal mücadelenin, Dünya ve Türkiye İşçi Sınıfı Tarihinden süzülüp gelen pratikleri, olmazsa olmaz ilkeleri, senin her hücrene nüfuz etmeli. Amorf bir yapın, kafasına esenin gruba girdiği, kafasına esenin gruptan çıktığı anarşik bir yapın olmamalı.
Devrimciyim diyorsan, dünyaya soldan baktığını iddia ediyorsan, sen de “Yol Arkadaşları” gibi; Türkiye Devrimci Hareketinin içerisinde bir Truva Atı olan Bin Kalıplı Siyasetin Sendikalarımızdaki sürümleriyle el altından pazarlıklara girişmeyeceksin. “Ben ilkeli bir duruş sergiliyorum”, diyorsan; “ne olursa olsun biz de yönetimlerde yer almalıyız”, anlayışına sahip olmayacaksın, ittifakların ilke temelinde olacak, “yönetimlerde bir yer kapabilir miyim” anlayışıyla hareket etmeyeceksin. İlkeli duruşun yön verecek mücadelene. İlkeli durabilirsen örnek olursun Kamu Emekçilerine.
İlkeli durmak nasıl olur?
Eğitim İş Genel Merkezi kendi tüzüğünü hiçe sayarak, “Tüzüğe aykırı olduğunu biliyoruz”, diyerek kendisine muhalif gördüğü şubeleri cetvelle bölerken; karşı çıkmış gibi yapıp, daha sonra sineye çekersen ilkeli davranmış olmazsın. İstanbul 1 No.lu Şube Yönetimi “tüzüğe aykırı şekilde şubemizi bölerseniz istifa ederiz” restini çektiği zaman “biz de istifa ederiz” deyip, şube yönetimi ilkesel bir davranışla istifa ettikten sonra arazi olursan, koltuk fetişizmi gözlerini kör ederse ilkeli davranmış olmazsın.
“20 Aralık Laiklik ve Emeğe Saygı Yürüyüşü”ne açılan davada gösterilen tutum 11 Hazirancılar’ın “Devrimcilik”, “Cesaret”, “Dik Duruş” anlamında “Yol Arkadaşlarından” hiç de farkları olmadığını gösterir.
Eğitim-İş MYK’sinin dördü “Yol Arkadaşları”ndan, kalan üçü Konfederasyonumuzdaki diğer ekip olan 11 Hazirancılar’dan. Kamu Emekçilerine açılan dava için, Eğitim İş MYK’sı tarafından, “Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması” talebinin kabul edilmesi yönünde, yargılanan Birleşik Kamu-İş’li Kamu Emekçileri birer birer arandı, bunu kabul etmezseniz işinizden olursunuz, denilerek. Bu pişmanlık gösterilmesiydi, Laiklik Yürüyüşünün suç olduğunu kabul etmekti. Bu direnememekti, bu Kamu Emekçilerinin üstünde Demokles’in Kılıcının sürekli olarak sallanmasıydı. Bu, Birleşik Kamu-İş’li Kamu Emekçilerine 5 yıl boyunca yerinde otur, eylem yapma, eyleme gelme, demekti.

“Cesur Yönetim” adını kullanıyorsan, senin bu ilk sınavında örnek olacaktın da âlem görecekti. İlk cesaret sınavında düşmeyecektin, hele hele bunun sözcülüğünü üstlenmeyecektin. Senin bu kararda şerhin olacaktı. Sonuç; ilk ciddi sınavda fiyasko…
“Etkili Sendika” adını kullanıyorsan, bir grupsan, “yürütmen” filan da varsa, senin listenden yönetime girenler üzerinde etkin olacak. Onlar üzerinde bir etkin olamıyorsa, Birleşik Kamu-İş çatısı altında mücadele yürüten Kamu Emekçileri üzerinde nasıl bir etkin olacak? Onları nasıl yönlendireceksin, onları nasıl sokağa dökeceksin?
Dökemezsiniz, çünkü sizin de öyle bir perspektifiniz yok. Böyle bir mücadele anlayışınız yok. Çünkü grup olarak 11 Hazirancılar da temsilcilerinden farklı düşünmüyorlar. Kamuoyuna yansıyan “biz bu geri kararı doğru bulmuyoruz”, açıklamasının olmaması bunun en büyük kanıtıdır.
Ne oldu peki?
14.12.2017 tarihi itibarıyla bu davada yargılanan Kamu Emekçileri beraat etti. Büyük fırsatı kaçırmış olmadı mı 11 Haziran Grubu?
Göğsünü gere gere bu eylemi sahiplenmeliydi, “Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması” talebinin gündeme getirilmesi bile doğru değildir, kendiniz çalın kendiniz oynayın deselerdi, “Yol Arkadaşları”’na, büyümezler miydi Kamu Emekçilerinin gözünde?
Ama işte insan sınıf körü olmaya görsün, her şeye şaşı bakıyor, önünü arkasını göremiyor.
11 Haziran Ekibinin açıkladığı listenin biçimi bile anlayışlarını ortaya koyuyor. Sadece nicelik olarak Konfederasyondaki en büyük sendika; Eğitim-İş, belirleyici bir konumda. Yani 7 kişilik MYK’nin 4’ü adıyla sanıyla, belirlenmiş; kalan 3 yöneticilik için adaylar ise belirsiz… Onlara “Konfederasyon Üyesi Kardeş Sendika Adayı”, denilmiş.
Yani, “kalan üç için bizim bir önerimiz yok, biz sadece Eğitim-İş’te varız”, demiş oluyorlar. Kimin geleceği de bizi ilgilendirmiyor, kim gelirse gelsin, demiş oluyorlar. Kısacası yıllardır Konfederasyonumuzda var olan ve Bursa İlimizin tabelasına da yansıyan hastalığı devam ettiriyorlar, arkadaşlar: Üstte ve önce Eğitim-İş; altta ve sonra Birleşik Kamu-İş.
“Etkili Sendika Cesur Yönetim” adını kullanıyorsan, kitlelere daha devrimciyim diyorsan, biz sizin 1 Mayıs’larda takındığınız tavrı da sorgularız. Mesela sorarız, 2017 1 Mayısı’nda neredeydiniz? diye. Daha devrimci, daha mücadeleci, daha ilkeli duracaksan, mesela 1 Mayıs’larda “Taksim Vatandır” şiarıyla Taksim’i zorlayacaksın, başka bir seçeneği aklına bile getirmeyeceksin. Ne Bakırköy çukurunda boğulacaksın, ne de Gebze’ye kaçacaksın. Kısacası tatlı su sendikacılığı yapmayacaksın.
“Etkili Sendika, Cesur Yönetim” olacaksan, üyelerin aidatlarını 5 yıldızlı otellerde har vurup harman savuran, attığı her adımı sendikanın kasasından çıkacak şekilde paraya tahvil eden, kimliğini herkesin çok iyi bildiği sarılara karşı gerçek bir mücadele yürüteceksin. Sendikal işleyişteki en hayati sorun olan, sarılaşmanın en somut göstergesi savurganlığı, sadece dost meclislerinde, dedikodu, fısıltı mahiyetinde değil üyeler nezdinde teşhir edeceksin. Bu eğilim seni de alıp içine çekmeyecek.
“Etkili Sendikacılık” yaptığını iddia ediyorsan, Konfederasyona bağlı tüm sendikaları bir örümcek ağı gibi sarmalayan eylemsizlik hastalığını kırmak için adımlar atacaksın. Sen de yönetimi paylaştığın “Yol Arkadaşları” gibi sendikal mücadeleyi sadece salonlara sıkıştırmayacaksın. Somut eylemler koyacaksın, sokağa çıkmaktan korkmayacaksın.
Bu anlayış da büyütemez sendikalarımızı, ne nitelik olarak ne nicelik olarak…
***
Bir de “Hepimizin Sendikası” grubu var. Her iki grubu bir araya getirme masumluğu ayaklarıyla, ben de bir tane de olsa bir yöneticilik, birkaç üst kurul delegeliği kapabilir miyim arayışında ve anlayışında olan, Bin Kalıplı Siyasetin sendikalarımıza yansıması olan bir gruptur “Hepimizin Sendikası”.
Tutarsızlıklarıyla, her an, her ortama göre değişebilme potansiyeli taşıyan siyasi ve sendikal yaklaşımlarıyla, Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliye düşmanlığı tescillenmiş AKP’gillere yanaşmalarıyla, yıllardır Konfederasyonda baş gösteren siyaset düşmanlığı hastalığının nedeni ve yayıcısıdır, Hepimizin Sendikası grubu.
Dertleri sendikaları büyütmek değil, yıllardır hastalığımız olan dar grup anlayışını devam ettirmektir. Yani küçük dükkâncılık, küçük olsun benden olsun mantığı. Fazla söze gerek yok bu anlayış için…
Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist ilkeler çerçevesinde herkesle ittifak yapılabilir, ama kalıptan kalıba girmeyi, mücadelelerinin merkezine koyan bu anlayışla, hiçbir platformda ittifak yapılamaz.
***
Halkçı Kamu Emekçileri olarak uyarımızdır!
Birleşik Kamu-İş’e inanmış, güvenmiş, umut bağlamış onurlu üyeler ve delegeler;
Devrimci Sınıf Sendikacılığı zordur, her babayiğidin harcı değildir, kazanılmış hakları kaybetmemek, ellerimizden alınan hakları geri alabilmek için bedel ödemeyi gerektirir, haksızlıklar karşısında dik durmayı gerektirir, zulmün yaratıcısı zalimlerin üstüne yürümeyi gerektirir.
Devrimci Sınıf Sendikacılığının ilkeleri yön vermezse mücadeleye, Konfederasyonumuzun geleceği parlak değildir.
Halkçı Kamu Emekçileri olarak çağrımızdır!
Biz kimseye düşman değiliz! Biz Kamu Emekçilerinin gerçek dostuyuz! Biz, Birleşik Kamu-İş’in gerçek sahiplenicileriyiz,
Biz Yurtsever, Halksever, Mustafa Kemal’ci, Birinci Kuvayimilliyeci, Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist her kişiyle, her grupla Konfederasyonumuzu yüceltmek, büyütmek mücadelesine varız. Yönetime bunun için adayız!

Sosyal Medyada Paylaşın: