Sivas’ın hesabı mutlaka sorulacak!

Sivas’ın hesabı mutlaka sorulacak!


Madımak’tan mektup var

Bizler 2 temmuz 1993’te Sivas’taydık… Temmuz sıcağında yakılan düş yolcularıydık…küllerimiz havaya karışsa da umutlarımızı büyütüyoruz sessizce yıllardır…tiyatrocuyduk, yazardık, şairdik, gazeteciydik, en küçüğümüz 12 yaşındaydı… sevgi, barış örgüsü kurmaya gelmiştik Sivas’a. Sesimizi semaya bırakırken alevler sardı dört bir yanımızı…Pir Sultan Abdal’ın yüzlerce yıl önce baskıya, sömürüye karşı yücelttiği direniş bayrağını tutanlardık…
Yolumuz
Kadılar müftüler fetva yazarsa
İşte kement, işte boynum asarsa
İşte hançer, işte kellem keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
diyen Pir Sultan yoluydu.
Bizler türkü söyleyip semah dönmeye gitmiştik…elimizde silah yerine sazımız vardı…onlar ise benzinle bizi yakmaya gelmişlerdi…bizler devlete güvenmiştik..devlet ise onların yanındaydı…otelin önünde biriken kalabalığa cesaret veren konuşmaların ardından artık kör bağnazlığın ‘‘gün Müslümanlığın günüdür, dinsizlerin katli vaciptir’’ sloganları eşliğinde ateşler içinde yanmaya başladık…’’Sakın siz saldırıda bulunmayın. Merak etmeyin güvendesiniz ‘’diyordu telefondan dönemin başbakan yardımcısı Erdal İnönü yardım çığlıklarımıza… saat 20.00…artık Madımak’tan yanıt alınamıyor…önce kurtulma ümidiyle yukarı kata çıkanlar ayrıldı aramızdan…sonra birer birer gaza ve dumana boğulduk birbirimize sarılarak ayrıldık aranızdan…Gözünü kan bürüyen yobazlara yetmedi bu ölümler daha fazlasını istiyorlardı…itfaiye merdiveninden inen Aziz Nesin’e ‘’asıl ölmesi gereken hayvan ölmemiş. Vurun’’ diye bağırıyordu Refah Partili Belediye Meclis üyesi Cafer Erçakmak…
Ozanlar kentinde yakıldık… suçumuz Pir Sultan’ı anmaktı…ölüm fermanımıza karşı silahımız sözümüz, eylemimiz de sazımız ve semahımızdı…hiç düşünmeden kıydılar bizlere…dört kitabı da reddenler…
Bizim hikayemiz bu…
30 yıldır Madımak’tan yükselen sisli dumanlarımız hala tütüyor…
İçin için yanmaya devam ediyoruz…
Değil 30 yıl 300 yıl geçse de sönmeyecek bu ateş…
Duman olup göğe karışsak da
insan yakmanın, insana kıymanın cezasızlığı olur mu?
Tarihe kapkara bir gün olarak geçen 2 TEMMUZ KATLİAMI zaman aşımına uğrar mı?
Hayırlı olsun diyenlerle helalleşilir mi?
Türkülere, şiirlere düşman olanların ellerindeki ateş nasıl meşrulaştırılır?
Hesabımız sorulmamışken nasıl bizim adımız kuru kuruya anılır?
Bizi yakanların tek bir hedefi vardı…
Cumhuriyeti yıkıp şeriatı getirmek…
Ve bunun için önüne hangi engel çıkarsa yakmak, yıkmak, öldürmek…
Soyu tükenmeyen Ortaçağcı gericilerdir
Bugün sizleri yöneten!
Cumhuriyetin devrimlerine, insanlığın en temel değerlerine sahip çıktığımız için biz faturayı yanarak ödedik!
Ya siz?
Susup oturacak mısınız?
Sadece 2 Temmuz’larda göstermelik anmalarla Cumhuriyeti koruduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Ülkemizi adım adım Ortaçağ karanlığına sürükleyenlerle el mi sıkışacaksınız?
Olmaz!

Laik Cumhuriyet günden güne yara alırken kafanı kuma gömemezsin!
Acılar katmerlenerek artıyorsa muhatabından hesap sorulmaz mı?
Çağdaş hukuk devletinde halkın vicdanını kanatan böylesi büyük ve planlı katliamlarda suçlular adalet önünde hesap verirler.
Özür ve af dilemezler!
Halkçı Kamu Emekçileri olarak;
33 canımıza sözümüz olsun.
Yakanları da unutmadık!
Affedenleri de unutmadık!
Helalleşenleri de unutmadık!
Bizde zaman aşımı olmaz!
Sivas’ın hesabı er ya da geç sorulacak!
Orataçağcı gericilere ve faşizme karşı mücadelemiz son nefesimize kadar sürecek !
2 Temmuz 2023
Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: