Halkçı Kamu Emekçileri olarak Birleşik Kamu-İş’in 17 Ekim mitingi çağrısı üzerine açıklamamızdır

Halkçı Kamu Emekçileri olarak Birleşik Kamu-İş’in 17 Ekim mitingi çağrısı üzerine açıklamamızdır

AKP’giller ve Yandaş-Sen nam-ı diğer Memur-Sen arasında gerçekleşen 2022-2023 Toplusözleşmesi Orta Oyunu, Kamu Emekçilerimizi açlığa ve sefalete mahkûm eden yeni satış sözleşmesiydi. Bu satış sözleşmesi, Saray ve Soytarılarının, elbirliği ile yıllardır yoksulluğa mahkûm ettikleri kamu emekçilerimizin, 400 TL’cik toplusözleşme ikramiyesine (!) bile göz diktiklerinin belgesi idi.

Toplusözleşmede, bir kamu çalışanının söz konusu ikramiyeden yararlanabilmesi için bağlı bulunduğu sendikanın, ilgili hizmet kolundaki toplam çalışan sayısının en ez yüzde birini üye yapmış olması şartı getirildi. Bu madde bir yandan AKP’giller’in hukuk tanımazlığının bir örneğini daha oluştururken, öte yandan işçi sendikalarına uygulanan yüzde 1 barajı kamu emekçileri sendikalarına da getirilerek, kamu emekçilerinin örgütlenme özgürlüğüne bir pranga daha vurmayı hedeflemekteydi.

Kamu emekçilerini sömürü düzenine ezdirmemek, onların ekonomik, demokratik ve özlük haklarını savunmak ve iyileştirmek için gerçekten mücadele eden bir sendikal örgütlülüğün böyle bir maddeyi kabullenebilmesi elbette mümkün değildir. Olmamalıdır. Bu antidemokratik maddeye yönelik karşı duruş elbette sergilenmeli, hem hukuki alanda hem de eylem alanlarında güçlü bir mücadele yürütülmelidir. Bu, yapılması gerekendir.

Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş, yukarıda kısaca değindiğimiz süreç üzerine, 03. 09. 2021 tarihli yaptığı açıklama ile kamuda örgütlü 8 Konfederasyonun bir araya gelerek Kamu Konfederasyonları Platformu’nu oluşturduklarını ilan etmiştir. Bu 8 Konfederasyon adına, Platformun Kuruluş Bildirgesi’ni Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı ve Kamu Konfederasyonları Platformu Sözcüsü Mehmet Balık yapmıştır. (https://www.birlesikkamuis.org.tr/blog/detay/SENDiKAL-TEKELEsMEYE-KARsI–KAMU-KONFEDERASYONLARI-PLATFORMUNU-KURDUK)

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonumuz, 08.10.2021 tarihinde yaptığı açıklama ile de “Sendikalar ve Kamu Konfederasyonları Platformu ile birlikte AKP iktidarının ve yandaş konfederasyonunun “satış sözleşmesine ve yüzde 1’lik baraj hukuksuzluğuna” karşı 17.10.2021 Pazar günü Saat 11.00’da Ankara Anadolu Meydanı’nda” miting yapılacağını duyurmakta ve “mitinge tüm demokratik kitle örgütlerini, sivil inisiyatifleri, emek ve meslek örgütlerini, siyasi partileri, 3600 ek gösterge talep edenleri, EYT’lileri,  emeklileri, çiftçileri, esnafları, açlık ve borç içerisindeki geçinmek zorunda kalanları,  barınma sorunu yaşayan öğrencileri, kadınları, işçileri, işsiz ve ümitsizleri ve haksızlığa uğrayan tüm yurttaşlarımızı Anadolu Meydanı’nda toplanmaya ve birlikte hareket etmeye” çağırmaktadır. Bu çağrı, Platform üyesi Konfederasyonların logolarının yer aldığı bir afiş eşliğinde yapılmaktadır.( https://www.birlesikkamuis.org.tr/blog/detay/17-EKiM-SAAT-11-00-DA–ANADOLU–TANDOgAN–MEYDANI-NDAYIZ–)

Peki Birleşik Kamu-İş’in başını çektiği Platformda yer alan diğer Konfederasyonlar hangileri?

Anadolu Sen, BASK, Çalışan-Sen, Hak-Sen, Şehit Gazi-Sen, Tüm Memur-Sen ve Yurt-Sen.

Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’in bu tür birliktelikler oluştururken vazgeçilmezi olan ve asgari müştereklerde mihenk taşı yapacağı ilkeleri vardır elbet, olmalıdır da. Bunlardan en önemlisi, tüzüğünde de çok açık biçimde ifade edildiği gibi Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın önderi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına, onların önderliğinde kurulan Laik Cumhuriyet’e, başta eğitim olmak üzere hayatın her alanında Laiklik ilkesine sahip çıkmaktır.

19 yıldır AKP’giller’in kıyasıya saldırdığı, izini tozunu bırakmamacasına yok etmek istediği bu ilkelerimiz değil midir?

Peki, adı geçen bu (sözde) örgütlülüklerle-konfederasyonlarla yukarıda altını kalınca çizdiğimiz ilkelerde bir birlikteliğe varabilmek mümkün müdür?

Ne yazık ki hayır!

Çünkü bunların da anlayışlarının AKP’den bir farkı yoktur.

Bunlardan Tüm Memur-Sen Konfederasyonu, AKP’gillerin’in Reisini şu sözlerle savunmaktadır: “(…) Sayın Cumhurbaşkanımız! Eski Türkiye ile yeni Türkiye cümlelerini ilk olarak zat-ı âlinizden duymuş olduk. Bu kavramları kullanmaktaki amacınızın, gerek yönetim anlayışında gerek parlamentonun çalışmasında gerekse de Cumhurbaşkanlığı Hükumet sisteminde her kararın ve uygulamanın daha rantabl olacağından bahisle bizleri hem heyecanlandırmış hem de büyük beklentiler içerisinde bırakmıştır.” (https://www.facebook.com/tummemursen)

Bunlardan Çalışan-Sen Konfederasyonu’na bağlı Din-Bir-Sen de Kaçak Saraylı’yı ve onun has adamı Ali Erbaş’ı şöyle savunup, övgüler düzmektedir:

“(…) ruhlarını 1$ a aklı dengesi yerinde olmayan, amerikanın koruması altında yaşayan, dünyada misyonerlik faaliyetlerine bizzat yardım eden, esaret altında bulunan sözde vaizin fetvalarıyla hareket edip onun iç çamaşırlarını koklayarak cennete gideceğini sanan ahmakların rüyalarla beyinleri uyuşturan akıl hastası fetulah gülen isimli haine beynini kiraya veren vatansızlar ülkemizi işgal etmeye kalkmış milletimiz ferasetiyle ve Reis-i cumhurumuz Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın  bizzat halkı harekete geçirmesiyle meydanlara davet etmesiyle bu kanlı darbe girişimi bastırılmıştır.” (http://www.dinbirsen.org.tr/HD2996_uzunoglu-bir-milletin-yeniden-dirilisi-15-temmuz-.html)

“Yargıtay hizmet binasının açılışında Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş’ın yaptığı duadan rahatsız olan bazı çevreler oldu. Bu durumu farklı şekilde yorumlayan medya kuruluşları ve gazeteciler, ülkemizin dini değerleriyle alay edip, çirkince hakaretler etmeye başladılar.Bazı kendini bilmez gazeteciler Yargıtay açılışındaki bu duayı “ Laik Cumhuriyetin ruhuna Fatiha” diye yorumlayıp, milletimizin dini hassasiyetleriyle dalga geçtiler. Şunu bilmemeliler ki Diyanet işleri Başkanına, saldıranlara ve bu çirkin sözleri söyleyerek bazı devlet ve askeri kurumları itibarsızlaştırmaya çalışanlara asla müsade etmeyeceğiz. Aslında bu kişilerin yapmak istedikleri Atatürk’ü ve Laikliği kullanıp, İslam’a zarar vermektir. Hâlbuki Atatürk Meclis açılışını dua ile yapmıştır. Bu kişiler bunları görmeyecek kadar kör olmuştur. Özdemir, Milletimizin bu köhne zihniyetle mücadelesi ebediyen sürecektir.” (Çalışan-Sen ve Din-Bir-Sen Genel Başkanı Yusuf Özdemir’in açıklaması, http://www.dinbirsen.org.tr/HD3011_kohne-zihniyet—.html)

Bunlardan Anadolu-Sen Konfederasyonu, kadınlarımıza bir nebze de olsa nefes aldıracak olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması gerektiğini savunmaktadır:

“ (…) Avrupa Konseyi tarafından imzaya açıldıktan sonra Türkiye’nin imzalayarak uygulamaya koyduğu İstanbul Sözleşmenin amacı “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Engellenmesi” olarak ifade edilmektedir.  Ancak Sözleşme detaylı bir şekilde incelendiğinde, Türk toplum yapısını tahrip ve tahrif edecek bir muhtevayı içinde barındırdığı gözükmektedir.

“ (…) Durum bu halde iken, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını geri çekmesi ve bu sözleşmeye paralel çıkardığı iç düzenlemeleri de iptal etmesi elzemdir. Yoksa aile yapısı kökten tahrif ve tahribe açık bir hale gelmiş olan Türkiye’nin istikbale emin adımlarla yürümesi mümkün değildir.” (http://www.anadolusen.org/27/istanbul–sozlesmesi).

Örnekler çoğaltılabilir ancak uzatmaya gerek yok…

Adı geçen konfederasyonlar ve bağlı sendikaların amaçlarını, savunduklarını, yaptıkları eylemleri ilgili kurumların WEB sayfalarından da kolaylıkla görebilmek mümkündür.

Böylesi bir birlikteliğin ve bu birliktelikte gerçekleştirilecek her türlü etkinlik ve eylemin, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun temel amaç ve ilkeleri ile hiçbir biçimde bağdaşmadığı açık ve nettir.

Dolayısıyla bu Ortaçağcı sözde Konfederasyonlarla kurulan Platformdan hemen, eylemden önce çıkılmalı; yukarıda altını çizdiğimiz ilkeler çerçevesinde bir araya gelinen Halk Örgütleriyle bu miting örgütlenmelidir.

Bu uyarıyı yapmayı devrimci görevimiz biliyoruz. Konfederasyon MYK’sine bu tarihi yanılgıdan dönün, Konfederasyonumuzun alnına bu kara lekenin sürülmesine yol açmayın, diyoruz.

Buradan da bir kez daha duyuruyoruz: “Ya İstiklal Ya Ölüm!” diyenlerin mirası Laik Cumhuriyet’e ve Laikliğe sahip çıkmak bizim vazgeçilmezimizdir!

Yapıldığı takdirde, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun çağrı yaptığı 17 Ekim 2021 tarihli mitinge, Devrimci Sınıf Sendikacılığı ilkelerimiz gereği katılmayacağımızı açıklıyoruz. 13.10.2021

Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: