Öğretmen kapı kulu değildir!  Öğretmen ders verir!

Öğretmen kapı kulu değildir! Öğretmen ders verir!

Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de insan hayatı açısından son derece tehlikeli olan yeni tip Coronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle can kayıpları yaşanmış, yaşanmaya da devam etmektedir.

Hepimizin bildiği üzere Covid-19 salgınında en temel risk unsuru, toplumsal alanlarda virüsün bulaşıcılığının yüksek ve hızlı olmasıdır. Ayrıca bu virüs 65 yaş ve üzeri, bağışıklık sistemi düşük ve kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalığı, böbrek, hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemini bozan ilaçları kullanan insanlar üzerinde ciddi sağlık sorunları oluşturarak insan hayatını tehdit etmektedir.

Sağlık Bakanlığı da ilk günden itibaren Hayat Eve Sığar diyordu. Ama sürece yönelik uyguladıkları politikalarla hayatı eve sığdıramadılar! Ne risk grubunda olan, ekmeği için, işi için dışarı çıkmak zorunda olan yaşlı-genç işçi emekçi halkımız için sığdırabildiler, ne de çıkmak zorunda olmayan ama yıllardır uyguladıkları bilim dışı-ortaçağçı politikalarla süreçte olan biteni anlayamayacak duruma gelen, kafadan silahsızlandırdıkları insanlarımız için sığdırabildiler.

Bu durum hem kendi hayatları hem de toplum sağlığı açısından ciddi risk oluşturmaktaydı.

Dolayısıyla süreç içinde bu konuyla ilgili AKP’giller de çeşitli önlemler! almak zorunda kaldı.

İçişleri Bakanlığı 21.03.2020 tarihinde 65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Genelgesi yayımladı.

Buna göre; yukarıda risk grubunda saydığımız yaş aralığındaki insanların 21 Mart saat 24.00’den sonra ikametlerinden dışarı çıkmaları, açık alanlarda, parklarda dolaşmaları ve toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeleri sınırlandırılarak sokağa çıkmaları yasaklandı.

Ayrıca bu genelge kapsamında ihtiyaç olması halinde özellikle tek başına yaşayan ve ihtiyaçlarını karşılayacak yakını bulunmayan 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı olan vatandaşların mağdur olmaması; temel ihtiyaçlarını karşılamak için vali/kaymakamların başkanlığında 65 yaş üstü için Vefa Sosyal Destek Grubu oluşturulması emredilmişti.

Genelgede bahsi geçen grubun şu kimselerden oluşturulması isteniyordu:

İl/ilçe emniyet müdürü, il/ilçe jandarma komutanı, vali/kaymakamlar tarafından belirlenecek kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, yerel yönetimler, AFAD, Kızılay ve ihtiyaç duyulacak sivil toplum kuruluşları temsilcileri.

Genelgeye göre, 65 yaş ve üstü vatandaşlar 112, 155, 156 numaraları üzerinden ihtiyaçlarını bildirebileceklerdi. Bu çağrıların cevaplandırılması ve gerekli hizmetlerin üretilmesi için ihtiyaç duyulacak sayıda başta kolluk birimleri olmak üzere yeteri kadar kamu görevlisi/ekip ve araç görevlendirilecekti.

Ertesi günü yani 22.04.2020 tarihinde 65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Ek Genelgesi yayınlandı. Bir şekilde başka kurumların mahalli ve yerel idarelerin yardım ekipleri kurmalarının önüne geçildi.

Ek genelgede, ‘ihtiyaçlarını karşılayacak kimsesi bulunmayan vatandaşların temel ihtiyaçlarının karşılanması süreci vali/kaymakamların başkanlığında oluşturulan Vefa Koordinasyon Grubu tarafından yönetilmesi; Bu grubun kararı, görevlendirmesi, koordinasyonu olmadan hiçbir kurum, kuruluş, demokratik kitle örgütü tarafından yardım faaliyeti gerçekleştirilmeyeceği; Valilik ve kaymakamlıklar tarafından bu kapsamda görevlendirilecek tüm kamu/sivil görevlilere görev belgesi/yaka kartı düzenleneceği; bu görevlilerin isimleri, görev alanları ilgili bilgilerin mahalle muhtarlarıyla paylaşılacağı’ yer almaktaydı.

Ayrıca valilik ve kaymakamlıklar tarafından oluşturulan Açık Kapılar, Vefa İletişim Merkezi görevini de üstlenmek için görevlendirmeler yapacaktı.

Bu olayların yaşandığı günlerde okullara da zorunlu olarak ara verildi ve MEB uzaktan eğitimi hayata geçirdi. Öğretmenler tüm alt yapı yetersizlikleri, eksik materyaller, sisteme olan yabancılıkları, idarecilerinin EBA üzerinden mobbing uygulamaları, öğrencilerinin tamamını kapsamayan, hepsinin aynı fırsat eşitliğinin olmadığı bir ortamda var olan olumsuzluklara rağmen,  öğrencilerinin öğrenme motivasyonunu korumak ve devam ettirmek anlamında gerçekten yoğun bir gayret gösteriyorlardı. Aslında her bir öğretmen, yüz yüze eğitim sürecinden çok daha fazla mesai harcıyordu.

İşte 81 ilin valisi ve tüm kaymakamlıklar yukarıda bahsi geçen genelge kapsamında vefa gruplarını böyle bir ortamda oluşturmaya başladılar.

AKP’gillerin vali ve kaymakamları genelgede bahsi geçen, işbirliği yapacakları STK’ları hemen buluverdiler. Bunlar, doğal olarak da sınıf yapıları ve çıkarları gereği kendilerine ideolojik olarak yakın olanlardı. Zaten bu Vefa Gruplarının oluşturulma nedenlerinin bir nedeni de muhalif kurumların hemen bu süreçte başlattığı ve başlatacağı yardım kampanyalarının önünü kesmekti.

Buldukları STKlardan biri de kamu hizmetleri alanında hükümetin sesi, arka bahçesi, yandaş sarı Memur-Sen Konfederasyonu oldu. AKP’gillerin başta kamu alanı olmak üzere tüm yaptığı gerici laiklik düşmanı, piyasacı özelleştirmeci uygulamalarının baş savunucusu olan sözde memur sendikası. Her ne kadar bu vefa gruplarında doğrudan gerici vakıf ve derneklerin ismi geçmese de bizler biliyoruz ki bu gerici örgütlerin hepsi etle tırnak gibiler. Dolayısıyla, merkez ve taşra eğitim teşkilatlarında örgütlü, gerici Ortaçağcı laiklik düşmanı Memur Sen’e bağlı Eğitim Bir Sen hemen işe el attı.

Nasıl olsa öğretmenler hazır tatildeydiler! Boş boş yan gelip yatıyorlardı! Hazır kıtalar ve joker olarak görülen öğretmenlere hemen hukuksuz bir şekilde angarya görevler verilmeye başlandı.

Bu haksız hukuksuz görevlendirmede öğretmenlerin sağlığını nasıl koruyacakları, daha sağlık emekçilerine bile yetmeyen maske, eldiven ve dezenfektanların öğretmenlere nasıl verileceğinin bile bilinmediği bir dönemde gerçekleştiğini de hatırlatalım.

Kaldı ki sonradan bu vefa gruplarında görevlendirilen eğitimcilerden Covid-19 dolayısıyla ölenler olduğunu da medyadan öğrendik. Örneğin Covid-19 teşhisi koyulan Küçükçekmece Mustafa Kemal Paşa Ortaokulu Müdürü Cemil Mutlu’nun hayatını kaybetmesi gibi. (25 Nisan 2020www.sözcü.com)

İyi de çoğunluğunu öğretmenlerin oluşturduğu bu vefa grupları neler yaptı bu süreçte?

Sokağa çıkabilecek yaşta bir yakınları bulunmayan yaşlıların market alışverişlerini, gıda ve ilaç taleplerini karşıladılar. Gıda yardımında bulundular, yemek yapamayacak kadar yaşlı veya hasta oldukları tespit edilen vatandaşlara sıcak yemek götürdüler.

Özellikle yine öğretmenler çağrı telefonlarının başında talepleri alıp, yanıtlar vermeye ve yönlendirme yapmaya çalıştılar. Kolonya ve maske dağıttılar. Kocaeli’nde olduğu gibi kendilerine verilen ateş ölçme görevini yerine getirdiler.

İzmit Kaymakamlığının yıllardır devletin belediye ve muhtarlar üzerinden yaptığı vatandaşlara yardım paketi teslim işini 4.000 öğretmen dağıttı. Üstelik öğretmenlerin görevlendirmeleri de resmi yazışma kurallarına aykırı bir şekilde Whatsapp mesajlarıyla yapıldı.

İlginç bir durum da Rize Ardeşen’de gerçekleşti. Telefonda polis olduğunu söyleyen bir kişi ilgili öğretmene otogarda nöbet görevi verildiğini söyler. Doğal olarak şüphelenip göreve gitmeyen öğretmene ise Kaymakamlık tarafından kınama cezası verilir.

Son örnek olarak da 27 Mayıs 2020 tarihinde basına yansıyan, öğretmenlere verilen hukuksuz gerici angarya işini verelim. Bildiğimiz gibi Koronavirüs salgını nedeniyle 16 Mart’ta camiler ibadete kapatılmıştı. AKP’gillerin normalleşme adımları kapsamında 29 Mayıs’ta camiler toplu ibadete açıldı. Bu iş için de öğretmenlerin görevlendirildiğini basından öğrendik. İlgili habere göre İlçe milli eğitim müdürleri okul yöneticilerine İçişleri Bakanlığı’nın genelgesini de göndererek 29 Mayıs günü cami avlularında kılınacak cuma namazı öncesinde erkek öğretmenlerden camiye gelenlere maske ve dezenfektan dağıtmak için görev almasını istemiş. Karara itiraz eden öğretmenlere, “Gönüllü olmazsanız, biz görevlendiririz” şeklinde baskıcı gerici yüzlerini göstermiştir. (https://www.birgun.net/haber/ogretmenlere-cuma-namazi-gorevi-302311)

Geçmeden şunu da not etmek lazım. CIA/Pentagon Muaviye Yezid diniyle halkımızı kafadan gayri-müsellah hale getiren yani halkımızı kafadan silahsızlandırıp düşünemez hale getiren AKP’giller, bu salgın günlerinde Ortaçağcı gerici ümmetçi emellerinden milim dahi sapmadılar. Yine halkımızı din alıp din satarak kandırırken küplerini doldurmaya, vurgunlarına, doğa katliamlarına devam ettiler ve etmekteler.

İşte camilerin yeniden açılışı için 29 Mayıs olan İstanbul’un Fethi gününü seçmeleri, Cuma namazı için özellikle İmam Hatip Okullarının bahçelerini seçmeleri hiç de tesadüf değildir. Dinci faşist bir ülke inşasında tam gaz devam etmektedirler.

Şimdi bir de tüm bu angarya işlere hiç bir hukuki dayanak olmadan zorlanan kamu emekçisi öğretmenlerin asıl iş tanımlarına, bağlı oldukları yasalar çerçevesinde bakalım:

MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU; Madde 43 – Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.

Öğretmenler, kendilerine verilen sınıf veya dersleri, programda belirtilen esaslara göre okutmak, bunlarla ilgili uygulama ve deneyleri yapmak, ders dışında okulun eğitim-öğretim ve yönetim işlerine etkin bir biçimde katılmak ve bu konularda okul müdürünün vereceği görevlerle kanun, yönetmelik ve emirlerde belirtilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdürler.

 

Ek Görev Verilmesi

Öğretmenler, eğitim ve öğretim görevlerinden başka bir görev alamazlar, ancak kendi okulundan başka bir okulda mülkî amirin onayıyla ek görev alabilirler.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 45 inci maddesi “Hiçbir memur sınıfının dışında ve sınıfının içindeki derecesinin altında bir derecenin görevinde çalıştırılamaz.”

222 Sayılı İlköğretim Kanunu Madde 44 – Öğretmenler kanunlarla veya Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle kendilerine verilen işlerden başka, meslek dışı herhangi bir görevle yükümlü tutulamazlar’.

Kaldı ki bu pandemi sürecinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın 26.03.2020 tarih 288920082-869.E.5906495 sayılı yazısında; “Resmi eğitim kurumlarında görev yapan yönetici ve öğretmenler, bu süreçte uzaktan eğitim ve diğer eğitim öğretim faaliyetleri kapsamında kendilerine verilecek görevleri esnek çalışma esasları çerçevesinde yürütmek kaydıyla idari izinli sayılacaktır.” denilmektedir.

Şimdi yukarıda öğretmenlere Vefa gruplarında resen yaptırılan, yapmazlarsa soruşturma ve ceza tehditleriyle yüz yüze kaldıkları işin eğitim öğretimle ne ilgisi vardır?

İlgili yasaları sıraladık. Öğretmenlerin mülki amirlerce zorla “vefa desteği” adı altında pandemi riskinde alanlarının dışında görevlendirilmeleri hangi yasaya göre yapılmaktadır? Tüm bu yaşananlar aslında Çete Hukukunda olan şeyler.

Bu tür zor durumlarda insanların dayanışma içinde birbirlerine yardım etmeleri tamamen gönüllülük işidir. Bundan maddi bir şey beklenilmez. Bu bir insanlık ve vicdan işidir; kişinin kendisine kalmıştır. Ama gelin görün ki öğretmenlere ve diğer kamu çalışanlarına bu çalışmayı dayatan Memur-Sen Konfederasyonu, İçişleri Bakanlığı’na, Vefa sosyal destek grupları için başarı belgesi verilmesi talebinde bulunmuştur. Para tanrısına tapınan AKP’gillerin Sendika versiyonunun da Başarı Belgesinden anladığı tabiî ki de para ödülüdür. Allah rızası için, hayırseverlik için değil, para içindir bu kadar yırtınmaları.

Tabii burada işin diğer bir acı yanı da içinde yaşadığımız sendikalar faciası ortamıdır. Eğitim-Bilim alanındaki kamu çalışanlarımızın örgütsüzlüğüdür. Bütün bunlar olup biterken bu alanda örgütlü kamu sendikaları da anlaşılan ‘hayatı evlerine sığdırmaktadırlar’!

Ama bizler, Halkçı Kamu Emekçileri;

Yaşanan bu pandemi günlerini kendi Ortaçağcı gerici bilim dışı laiklik karşıtı özlemlerini gerçekleştirebilecekleri ortamı yaratma fırsatına çeviren AKP’gillerin tüm uygulamalarına rağmen öğretmenlik mesleğimizin itibarsızlaştırılmasına karşı meslek onurumuza sahip çıkacağız.

“Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir!” şiarının gerçek savunucuları olmaya devam edeceğiz!

Her Türlü Angaryaya Hayır!

Yaşasın Parasız, Laik, Demokratik, Bilimsel Eğitim Mücadelemiz!

30.05.2020

Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: