Sivas Katliamını Unutmadık, Unutmayacağız, Unutturmayacağız!

Sivas Katliamını Unutmadık, Unutmayacağız, Unutturmayacağız!

2 Temmuz 1993 bir katliam tarihi olarak hafızalarımıza kazındı. 25 yıl önce 2 Temmuzda; Sivas’ta Ortaçağın Ümmet konağına ulaşma özlemiyle yanıp tutuşan Şeriatçılar, Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak üzere Sivas’ta bulunan 35 aydınımızı Madımak Oteli’nde yakarak katletti.

2 Temmuz’da Madımak’ı kuşatan yobazlar, gericiler, ağızlarından salyalar akıtarak “Şeriat isteriz”, “Sivas laiklere mezar olacak”, “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” diye bağırarak Ortaçağ özlemlerini dile getiriyorlar ve ilericiliğe, devrimcilere, yurtseverlere olan kinlerini de kusuyorlardı. İnsanlar otelin içinde yanarken, Ortaçağcıların mutluluktan kendilerinden geçmiş şekilde haykırışları, onların insanlık düşmanı ve katliamcı yüzlerini gösteriyordu.

Ortaçağcıların insanın kanını donduran bu canavarlığı saatlerce sürdü. Devlet seyretti bu canavarlığı, katliamı, cinayeti. O devletin Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Süleyman Demirel’di, Başbakanlık koltuğunda oturan Tansu Çiller’di, Başbakan Yardımcılığı koltuğunda oturan ve o günkü devletin tek iyi niyetli ama aynı oranda da inisiyatifsiz, zavallı kişisi Erdal İnönü’ydü. Genelkurmay da bölgedeki yerel askeri yetkililer de parmaklarını oynatamadılar, seyirci olmanın dışında hiçbir tepki gösteremediler. AB-D Emperyalistlerine hizmeti her şeyin önünde gören yerli satılmışlar, aydınlarımızı, sanatçılarımızı, genç fidanlarımızı korumak yerine, katliamcı Ortaçağcı güruhu savunmanın derdine düştüler.

Zamanın Başbakanı şimdinin kaçak saraylı savunucusu Tansu Çiller’in yaşanan vahşete rağmen kılını kıpırdatmadan yaptığı, insanın kanını donduran konuşması hala belleklerimizde: “Çok Şükür dışardaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır, yangından boğularak ölmüşlerdir. Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi.”

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise “Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyin” diyordu.

Bunlar insan olamaz. İnsanım diyen utanır bunlarla aynı canlı türü içerisinde yer almaktan.

Sivas katliamını AB-D Emperyalistlerinin uşaklığını yapan siyasi iktidar ile şeriatçı-faşist örgütler birlikte gerçekleştirmişlerdir. Kolluk güçleri yapılan katliamı sadece seyretmişlerdir. Katliamın gerçek sorumluları yakalanıp yargılanmadığı gibi, dava da zaman aşımına uğratılmıştır.

2 Temmuz Sivas katliamının asıl sorumluları:

Başta AB-D Emperyalistleridir. Bu topraklardaki başta Maraş ve Çorum katliamları gelmek üzere bütün katliamların sorumlusudur, insan soyunun bu en büyük düşmanları.

AB-D Emperyalistlerine kaderlerini bağlamış Yerli Finans Kapitalistlerdir, bu katliamın sorumluları.

AB-D Emperyalistlerinin ve yerli Finans Kapitalistlerin müttefiki en gerici sınıflardan Ortaçağcı Tefeci-Bezirgân sermaye sınıfıdır Sivas Katliamının sorumlusu. Bu Ortaçağcı Gericiler aynı zamanda bu katliamın tetikçisidirler de.

AB-D Emperyalistlerinin 1950’li yıllardan beri amaçları; Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızla onlara tattırdığımız yenilginin öcünü almak, uygulamaya koydukları “Yeşil Kuşak” ve “BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)” yoluyla halklarımızı Muaviye-Yezid günümüzdeki adıyla CIA İslam’ına ve yeni Sevr’e mahkûm etmek, bu yolla doktrine ettiği devşirmeleri aracılığıyla da cumhuriyetin tüm kazanımlarını yok ederek ülkemizi en az üç parçaya bölmektir. Bu yüzden ülkemizdeki en gerici sınıf olan Antika Tefeci-Bezirgân sermaye sınıfının örgütlenmesini ve gelişmesini sağlamış ve de bugün onu iktidarda tutmaktadır. Halklarımız ortaçağ karanlığında yansınlar diye, laiklik, bilim, özgürlük yok olsun, insanlık ölsün diye işbirlikçilerine Sivas’ı, Çorum’u, Maraş’ı ve daha nice katliamları yaptırmıştır AB-D Emperyalistleri.

Sivas katliamının üzerinden 25 yıl geçmiştir. Bu süreçte AB-D Emperyalistleri ve destekledikleri gerici sınıf ve güçler daha hızlı adımlarla hedeflerine ulaşmak üzeredirler. Ortadoğu BOP çerçevesinde hızla şekillendiriliyor. Ülkemize biçilen rol ise en az üç parçaya bölünme ve faşist bir din devletine dönüşümdür. Yani Birinci Kurtuluş Savaşımız ile yırtıp attığımız Sevr haritası yeniden önümüze konuluyor. Ülkemiz ekonomik ve siyasi olarak enkaz halindedir. Eğitim gericileştirilmiş,  bilimsellik ve de en önemlisi laiklik yok edilmiştir. Dolayısıyla demokrasi yok edilmiştir.

Daha önce bin bir türlü oyunla, hileyle seçtirilen Kaçak ve Haram Saraylı en son 24 Haziran’da, görevini tamamlamak üzere tekrar AB-D emperyalistlerince iktidar yapılmıştır. Ancak bizler, Sivas katliamından sonra “çok şükür” diyen Tansu Çillerleri ve katliamın yargılanması zaman aşımına uğradığında “Hayırlı Olsun” diyen ve o canavar güruhun avukatlığını yapan AKP’gilleri asla unutmayacağız.

Yüreğimiz hala 35 canımızın acısıyla yanmaktadır. Ama bu eli kanlı zalimler bilsinler ki yüreğimizdeki bu ateş, bu yangın, bizim mücadele gücümüzü de gün be gün harlamakta. Bugün insanlık düşmanı, gerici, asalak sınıflar kazanmış gibi görünse de eminiz ki örgütlü gücümüz ve mücadelemizle bu geriye gidişe son vereceğiz. Eninde sonunda bizler kazanacağız! (02.07.2018)

Şeriat Ortaçağdır!

Şeriata Karşı Ya Birleşmek! Ya Ölüm!

Kahrolsun AB-D emperyalizmi!

Halkçı Kamu Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın: