BİRLEŞİK KAMU -İŞ DEVRİMCİ SINIF SENDİKACILIĞINI İLKE EDİNMEZSE

BİRLEŞİK KAMU -İŞ DEVRİMCİ SINIF SENDİKACILIĞINI İLKE EDİNMEZSE

6 Bin Yıllık Sınıflı Toplumun Çürümüş Kültürünün, Kokuşmuş Düzeninin, Yoz Ahlâkının
Hülooğğ’cu Yaratan Kör İnançlarının ve Sarı Sendikal Anlayışının Esiri Olur!

Devrimci Sınıf Sendikacılığını ilke edinen bir sendika ne yapmalıdır?
AB-D (ABD ve AB) Emperyalistlerinin yerli satılmışlar eliyle yarattıkları karanlık süreci tahlil edebilmeli ve bu sürece müdahale edici, geniş kapsamlı, somut, militan, doğru taktikler geliştirebilmeli; üyeleri tarafından netçe anlaşılan, içselleştirilmiş, açık, net, sürekliliği olan ve kesinlikle sonuç alıcı örgütlenme politikaları üretebilmelidir.


Başta İşçi Sınıfımız olmak üzere Kamu Emekçileri dâhil tüm halkımızın örgütlenmesinin önündeki her türlü engelin kaldırılmasını hedeflemeli, fiili ve meşru mücadele anlayışıyla hareket ederek, kendisini antidemokratik yasalarla sınırlamamalıdır.
Ülkemizin ekonomik-toplumsal-kültürel-yeraltı-yerüstü tüm zenginliklerinin emperyalist talanına ve sömürüsüne karşı mücadele etmeli; İşçi Sınıfıyla, diğer emekçilerle ve gençliğimizle dayanışmaya girmeli, başta halkımızı taa can evinden vuran kanser illetinden beter İşsizlik-Pahalılık olmak üzere geniş halk yığınlarını ve gençliğimizi ilgilendiren tüm sorunlara karşı mücadele etmelidir.
Bilimsel düşünce ve davranış kurallarını sendikal mücadelede en etkin bir araç olarak kullanmaya çalışmalı; İşçi Sınıfının devrimci mirasına sahip çıkarak, sınıf dayanışmasını güçlendirmek için ulusal ve uluslararası birlikler/platformlar oluşturmalı ve ortak eylemler gerçekleştirmelidir.
İşçi Sınıfının kanı, canı pahasına yaratılan ve kazanılan günlerin kutlamalarına ve bu uğurda kaybettiğimiz devrim şehitlerinin, halk kahramanlarının anmalarına aktif olarak katılmalı; Emperyalizme, Feodalizme, Şovenizme karşı savaşımı demokrasi güçlerinin manifestosu olarak görmelidir.
Her türlü ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele etmelidir. Günü kurtarmak adına yasak savıcı bir eylemcik, bir basın açıklaması değil, küçük-büyük hedefler uğruna ama mutlaka sonuç alıcı bir eylemler zinciri gerçekleştirmeli; yaratıcı eylem programları kitle seferberliği sağlanarak kuvveden fiile yani düşünceden hayata geçirmelidir.
Devrimci Sınıf Sendikacılığının ilkelerini kılavuz yapan bir sendika, bir konfederasyon, işyerlerinden genel merkeze, üyelerden genel başkana kadar tüm aşamalardaki sendikal işleyişlerde Demokratik Merkeziyetçiliği işletir, her aşamada tabanın söz ve karar sahibi olma ilkesini, kararların alınmasında tartışma, eleştiri-özeleştiri ve ikna yöntemlerini en demokratik biçimde yaşama geçirir.
Devrimci Sınıf Sendikacılığını mücadelenin merkezine koyan bir sendika, sendikacılığı meslek olarak, ikbal kapısı olarak görmez. Bütün sendikal harcamalarda tutumluluğu esas alır.
Peki, Birleşik Kamu-İş bu ölçütlerden, Devrimci Sınıf Sendikacılığının bu olmazsa olmaz İlkelerinden hangisini merkezine koyuyor, hangisini tam anlamıyla yaşama geçiriyor, hangisini militanca savunuyor?
Maalesef hiçbirini!
Tüzüğe, programa koymak, her fırsatta söylemek yetmez! Salt basın açıklamaları yapmakla, basın açıklamalarında poz verip sosyal medyada paylaşmakla olmaz! Devrimci Sınıf Sendikacısı olmak için Devrimci Sınıf Sendikacılığını içselleştirmek, bakış açısı yapmak, mücadelenin merkezine koymak, bedel ödemeyi göze almak gerekir!
AB-D Emperyalistlerinin BOP projesi yaşama geçerken, güzelim ülkemiz Yeni Sevr’e doğru götürülürken, Laik Cumhuriyet yerle bir edilirken, Mustafa Kemal’in mirası Türk Ordusu, önce başına çuval geçirilerek, sonra Ergenekon Balyoz v.b. adlı CIA Operasyonlarıyla diz çökertilirken, arkasından 15 Temmuz Ganimet Paylaşım savaşıyla yok edilerek öldürülürken ne yaptı Konfederasyonumuz, konuşmaktan, salonlarda göstermelik yapılan basın açıklamalarından başka? Dosta moral veren, düşmanı ürküten etkili bir eylem mi koydu?
Kamu Emekçileri pahalılık-zam-zulüm cehennemine sürüklenirken, yandaş Memur-Sen kamu emekçilerini satarken sonuç alıcı militan bir eylem mi koydu Birleşik Kamu-İş?
İşçi Sınıfının; 1 Mayıs Birlik Dayanışma Mücadele gününde, İşçi Sınıfının kanıyla canıyla vatan yaptığı Taksim’i Vatan mı belledi? Bu Vatanı kaybetmemek için hangi bedeli ödemeyi göze aldı?
Şu içinde bulunduğumuz karanlık günleri bilimsel bir bakış açısıyla tahlil edip, sürece müdahale eden taktikler mi geliştirdi, ülke Dinci Faşist bir devlete doğru götürülürken Konfederasyonumuz bir mücadele programı mı ortaya koydu?
Hayır.
Demokratik Merkeziyetçilik her fırsatta sözde dillendirildi ama bir türlü yaşama geçirilmedi. Konfederasyonumuza hâkim olan anlayış için, sendikacıların dillendirmesi gereken ‘güzel’ bir kavram olarak kaldı Demokratik Merkeziyetçilik. Demokrasi tarafı yok sayılarak, merkeziyetçilik en katı şekilde işletildi. Başkanlar Kurullarını, Genişletilmiş Başkanlar Kurullarını topladılar ama yalnızca konuşturmak için, gazı almak için, ufunetlerini söndürmek için, tüzüğün şekli gereğini yerine getirmek için, toplantı sonrası ateş suyu soslu yemekler için!
Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalarla gerçekten organik bağlar kurulup, ortak eylemler planlanmıyor. Bağ kurmak sadece Milli Bayramlarda, anmalarda yönetimlerin aklına geliyor. O da sadece günü kurtarmak, ele güne karşı biraz sayımız olsun mantığıyla. Yine bu tür etkinliklerde koçbaşlığı da sayı çokluğu dolayısıyla Eğitim-İş’e veriliyor. Yani sayısal güce tapılıyor.
Birleşik Kamu İş, Samsun’dan Ankara’ya yürüyüş ve 29 Ekim Cumhuriyet Buluşması nostaljisiyle yaşıyor; bu bakış açısı hâkim olduğu sürece de bu nostaljiyle yaşayacaklar.
Bir sendikamızın Genel Kurulu’nda MYK üyelerine “huzur hakkı” istenebiliyor. Hiç de utanılmadan, sıkılınmadan, yüzler kızarmadan. Olmaz, bir emekçi örgütü kâr, kazanç kapısına dönüştürülemez. Ama işte sendikalarımızda, akıldan bile geçirilmemesi gerekirken “huzur hakkı” adı altında bu haksız kazanç teklif edilebiliyor. Demek ki sarı sendikal anlayış hiç ummadığımız kadar yol almış Birleşik Kamu-İş’te.
Birleşik Kamu İş’e hâkim olan anlayışın ve bu anlayışa karşı gibi duran ama aslında bir farklılığı olmayan anlayışın, davranışları kalıplaşmış, donuklaşmış. İnançları şekil vermiş bu donuklaşmaya, bu kalıplaşmaya. Olaylara sınıf temelli bakamadıkları için ‘olanı’ yani ‘gerçeği’ ne olduğu gibi görmeye, anlamaya, ne de çözüm üretmeye yönelik bir güçleri, çabaları, istekleri, araştırmaları yok bu anlayış sahiplerinin!
Birleşik Kamu-İş’in kangrenleşen ve sarı sendikacılığa doğru koşar adım giden sorunlarını aşmanın, sendikalarımızı nicelik ve niteli olarak büyütmenin yoludur Devrimci Sınıf Sendikacılığı. Ve bunu ancak ve ancak Devrimci Sınıf Sendikacılığının ilkelerini kendine kılavuz yapan, bu ilkeleri mücadelenin merkezine koyan, insanlığın kurtuluş mücadelesine kendi vücudunu vakfeden gerçek devrimciler başarabilir.
Bunu biz başarabiliriz!
Biz Halkçı Kamu Emekçileriyiz!
Biz, sonunu düşünmeyen kahramanlarız!
Biz, daha 17 yaşında elde silah Emperyalist Yedi Düvele karşı Yörük Ali Efe Çetesi’nde savaşan, Köyceğiz Kuvayimilliye Komutanı, “Vatan Aşkını Söylemekten Korkar Hale Gelmektense Ölmek Yeğdir” diyerek hayatı mücadeleyle, direnmeyle ve Türkiye Devrimi’nin yolunu teorik olarak aydınlatmayla özdeşleşen, 69 yıllık ömrünün üçte birini zindanlarda geçiren, zindanları üniversiteye çeviren, bu ülkedeki nöbet yerini biran olsun terk etmeyen, Kızıl Savaş Bayrağı, Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın düşünce oğulları, düşünce kızlarıyız!
Biz, “Söz konusu Vatansa Gerisi Teferruattır” diyerek işgal altındaki vatanı kurtarmak için ölümü göze alan; hakkında Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin verdiği idam fermanına rağmen mücadeleyi bırakmayan; Bursa Nutku’nda nasıl mücadele edileceğini gösteren; Emperyalizme Karşı Mazlum Halkların ilk zaferine kumandanlık yapan; dünyada ilk olarak Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı zaferle taçlandırarak Mazlum Halklara örnek olan; Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın önderi Mustafa Kemal’in ve Birinci Kuvayimilliyecilerin gerçek devamcılarıyız!
Biz, AB-D Emperyalistlerini insan soyunun en büyük düşmanı belleyen; Ortaçağcı gericileri Emperyalizmin işbirlikçisi ve bu halkın başındaki bir melanet olarak gören; Şovenizme karşı Halkların Kardeşliğini savunan, inandıkları dava uğruna ölmekten çekinmeyen; Yurtsever, Mustafa Kemalci Denizler’in, Mahirler’in de gerçek devamcılarıyız!
Biz, Grev, Direniş nasıl yapılır bunu Emekçi Halkımıza gösteren, Türkiye Sendikal Hareketinin efsane ismi, Yalınayak İsmet Demir’in öğrencileriyiz!
Biz, bu ülkede bir sendikalar faciası yaşanırken, sendikal mücadele dibe vurmuşken, bir güneş gibi parlayan, Türkiye İşçi Sınıfına onlarca İşgal, Grev, Direniş hediye ederek Dünya İşçi Sınıfı Tarihine geçen, Devrimci Sınıf Sendikacılığının bu ülkedeki tek örneği Nakliyat-İş’in önderlerinin mücadelesini, yiğitliğini, kararlılığını, özverisini örnek alan Kamu Emekçileriyiz!
Biz, bu ülkenin İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız!
Biz, AB-D Emperyalistlerine, Yerli Satılmışlara karşıyız. İnsanlığı Ortaçağ Karanlığına götürmeye yeminli Ortaçağcı Şeriatçılara karşıyız. Biz Emekçi Halkımızın biricik dostuyuz!
Ve inanıyoruz ki mücadele örgütlenmeden, mücadele yükseltilmeden kaybettiğimiz Laik Cumhuriyet’in hiçbir kazanımını geri alamayız.
Biz evet siyasi insanlarız. Biz hiçbir zaman saklamadık, saklamayız da kimliğimizi. Ama biz iktidar mücadelesi vermesi gereken siyasi mücadeleyi, ekonomik-demokratik-mesleki hak mücadelesi vermesi gereken sendikal mücadeleyi karıştırmayız birbirine. Bağımsız bir hattının olması gerektiğine inanırız Sendikal Mücadelenin. Emekçilerin ekonomik, mesleki ve demokratik çıkarlarını gözetmesi gereken Sendikalarda, küçük olsun benim olsun dar dükkâncı anlayışıyla hareket etmedik, etmeyiz de. Bulunduğumuz her yerde bu anlayışı teşhir ettik, eleştirdik, karşısında yer aldık. Sendika büyürse biz de büyürüz anlayışıyla hareket ettik her zaman.

Birleşik Kamu-İş’e gönül vermiş onurlu Kamu Emekçilerine sesleniyoruz:
Kongreler, kişicil çıkar hesaplarının yapıldığı, ilkelerin, mücadele hattının bir kenara itildiği, beş yıldızlı otellerde “güzel” iki günün geçirildiği bir alana dönüşmüşken; biz bu mücadelede sonunu düşünmeyen kahramanlar olarak adayız!
Biz, bedel ödemeye adayız!
Biz, yiğitliğe adayız!
Ülkemizi çok zor günlerin ve çetin mücadelelerin beklediği şu dönemde bilimli, bilinçli, inançlı, kararlı, cesaret vatanına sahip ve bu çetin mücadelenin ağırlığını kaldırabilecek Devrimcilerle-Yurtseverlerle-gerçekten emekçinin çıkarını düşünen, sınıfın çıkarını kişicil çıkarının önüne koyan Kamu Emekçileriyle bu sürecin üstesinden gelebilir, bu karanlık günlerden çıkabiliriz.
Biz kişicil pazarlıklar peşinde koşan, kişicil çıkarları için ilkeleri elinin tersiyle bir kenara iten, Sendikaları bir ikbal-geçim-nam-ün kapısı olarak görenlerden değiliz.
Biz, Antiemperyalist, Antifeodal ve Antişovenist ilkeler çerçevesinde dürüstçe samimice yol yürüyeceğimiz, yılmadan, bıkmadan, usanmadan, en ufak bir kararsızlık göstermeden mücadele edeceğimiz; sendikacılığı Kamu Emekçilerine hizmet edecek bir alan olarak benimseyen herkesle bir araya gelmek, kaderimizi birlikte tayin etmek istiyoruz.
Buyurun gelin, birlikte ayağa kaldıralım şu sendikaları!
Dördüncü büyük sendika olarak kaldık diye değil; şu kararlı, militan mücadele ile şu hakkı aldık diye övünmek için, umut olmak için, umutları yeşertmek için Halkçı Kamu Emekçileri olarak, Birleşik Kamu-İş üyesi emekçileri birlikte mücadeleye çağırıyoruz!
YAŞASIN BİRLEŞİK KAMU İŞ!
YAŞASIN DEVRİMCİ SENDİKAL MÜCADELEMİZ!
HALKÇI KAMU EMEKÇİLERİ

Sosyal Medyada Paylaşın: