Kurtuluş yolu

Kurtuluş yolu

Mustafa Kemal Atatürk’ün, 19 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile milli mücadeleyi başlattığı Samsun’a gelişinin ardından Amasya’ya gidişinde kullandığı 98 kilometrelik yolun adıdır Kurtuluş Yolu… İçinde bulunduğumuz şu günlerde, Türk Ulusunun kara yazısı AKP’giller oy kaygısı ile 19 Mayıs programı hazırlıyor. Gazetelerde bahsi geçen Kurtuluş Yolunun, dönemin ruhuna uygun hale getirilmesi için 4 yıldır başlatılan projenin tamamlandığı haberi yazılıp çiziliyor. Oysa esas tamiratın kendi belleklerinde, gerici, ortaçağcı zihniyetlerinde yapılması gerekiyor. Atatürk bu durumu öngördüğü için, bir sohbet esnasında en yakın arkadaşına “Asaf, kafaların üzerindeki sarıkları kaldırdık ama içindekileri kaldırabilecek miyiz, bilmiyorum.” demiştir. Ve dahası Gençliğe Hitabe’de bu tehlikeyi “Bütün bu şeraitten daha elim ve vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.” diyerek ifade etmiştir. Bu günü tam manası ile özetleyen bu durum karşısında halkımız, baskıyla, tehditle, sindirilmiş ve susturulmuştur.

Günün birinde Mustafa Kemal, 5-6 yaşlarındaki bir çocuğa, elindeki bir salkım üzümden yemesini teklif eder. Ancak çocuk, biraz şımarık, biraz ukala bir tavırla “istemem, Sen kendin ye!” der. Vekil Mahmut Esat Bey, bu durum karşısında “Paşam, huzurunuzda bu şekilde sizinle konuşacak kişiyi şu cihanda tasavvur edemezdim.” deyince Atatürk gülümseyerek şöyle cevap verir:  “Bugün bir hiç gibi gördüğün bu çocuk, belki de yarının en büyük kahramanıdır. Onun için istediği şekilde konuşmakta serbesttir.”

Oysa günümüzde, değil konuşmanın, düşünmenin bile suç kabul edildiği iktidar mensuplarınca yönetiliyoruz.

Tarih sizi Affetmeyecek!!!

Pek çoğumuzun bildiği bir anısı vardır Mustafa Kemal’in. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından, düşman filolarının İstanbul’da karaya asker çıkardıkları gün olan 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, Sirkeci’ye geçerken, güvertede yanındaki Cevat Abbas Bey’e “Endişelenme! Geldikleri gibi gidecekler” der ve öyle de olur. Cephede kazanılan zaferi, ardı ardına devrimler ve ekonomik hamleler takip eder. Ancak bugün adını bile anmaya korktukları Atatürk devrimlerinden kalan kırıntıları da silip süpürmeye uğraşan bir iktidarın, ekonomi, hukuk, demokrasi kıyımları ile karşı karşıyayız. Geçmişinden utanan bugünün padişahı kaçak-haram saraylılar, halkın emaneti iktidar koltuğunu, babadan oğula geçen bir saltanata çevirdi.

Bu böyle gitmeyecek! Millet sizi affetmeyecek!

Geçmişte, Mustafa Kemal’i İngilizlerin isteğiyle, Anadolu’da Rumlara karşı ayaklanan Türkleri bastırmak için görevlendirirken ağır bir yükten kurtulacaklarını zannedenler, bugün yine sahneye çıkmışlardır. Halkımızı kendi vatanlarında sürgün edenlere en sert cevabı, tıpkı geçmişteki gibi, günü geldiğinde İkinci  Kurtuluş Savaşı ile yine halkımız verecektir.

Milletin efendisi köylüyü, çiftçiyi dışa bağımlı hale getiren, hukuku ayaklar altına alan, sağlık sistemini bir para kaynağı gibi görüp $$K ya çeviren, canı sıkıldıkça öğretmenlik mesleği ile oyunlar oynayan, işçiyi köleleştiren, sanatı suç sanatçıyı suçlu sayan bu iktidarın işsizlik dışında gençlere vereceği hiçbir şey yoktur!

Canının sıkıntısını sürekli muhtarlar toplantısı yaparak gidermeye çalışan Recep Tayyip, “Üzülme Binali, bir dahaki sefere seni muhtar yapacağım” cinsinden esprilere kaynaklık ederken, AB-D Emperyalistleri boşluk bırakmıyor ve AKP’gilleri ve Reisini iktidara taşıyan AB-D Emperyalistleri arkasında durmaktan vazgeçince hata üstüne hata yapan-yaptırılan Erdoğan daha da yalnızlaştırılıyor.

Son yakındır!!!

Ancak gerçek Kurtuluş Yolu 98 kilometre değildir. O yol, Mustafa Kemal’in doğum günüm dediği 19 Mayıs’a tam manası ile sahip çıkan İkinci Kurtuluş Savaşı neferlerinin çıktığı yoldur ve o yolu aydınlatan kıvılcımlar, bu vatanın asıl kurtarıcılarıdır!!! (19.05.2019)

HALKÇI KAMU EMEKÇİLERİ

 

Sosyal Medyada Paylaşın: