Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçilerinin 20 Ocak’ta yapılacak olan Eğitim İş Olağanüstü Genel Kuruluna yönelik açıklaması

Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçilerinin 20 Ocak’ta yapılacak olan Eğitim İş Olağanüstü Genel Kuruluna yönelik açıklaması

Çok Derdin Tek İlacı:

Devrimci Sınıf Sendikacılığı

Değerli Eğitim İş Delegeleri, Değerli Üyeler;

Ne yazık ki bir olağanüstü genel kurul daha yaşıyoruz. “Ne yazık ki” diyoruz çünkü ülkemiz hızla faşist din devletine doğru yol alırken, okulöncesinden üniversitelere kadar tüm eğitim kurumlarımız Peşaver medreselerinden farksız hale getirilmişken, Tevhid-i Tedrisat yok edilirken, Eğitim ve Bilim Emekçilerinin dağ gibi sorunları ortadayken, adına “asgari ücret” dedikleri sefalet ücretinde olduğu gibi Kamu Emekçilerinin ücret artışı enflasyon ve pahalılık karşısında eriyip giderken, okullardaki mobbing yüzünden gencecik öğretmenlerimiz çareyi intihar etmekte bulurken, sayısı 700 bini bulan ataması yapılmayan öğretmen kardeşimiz işsizlik ve pahalılık cehenneminde var olma savaşı verirken, sendikalı kamu çalışanı sayısı günbegün azalırken daha fazla Eğitim ve Bilim Emekçisi örgütleyip aktif ve etkili bir sendikal mücadele yürütmesi gereken Eğitim İş ne yazık ki bu misyonunu yerine getirememekte, kongrelerle, kayyumlarla, kişicil çatışmalarla zamanını, enerjisini ve üyelerin aidatlarından oluşan mali kaynaklarını tüketmektedir.

Bildiğimiz gibi bu olağanüstü genel kurulun asli gündemi, bazı sendika üyeleri hakkında verilen ihraç kararlarının genel kurulun onayına sunulmasıdır.

Bu noktada Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçilerinin tavrı ve duruşu nettir. Her zaman ifade ettiğimiz gibi sendikalar yığın örgütleri, demokratik kitle örgütleri, halk örgütleridir. Nitelik ve işlev bakımından homojen bir yapıya sahip olan siyasi partilerden farklıdır. Sendikanın izlediği hatta aykırı olmayacak şekilde bu heterojen yapı içerisinde farklı siyasi görüşleri savunan gruplar olabilir, bu gruplar çalışmalarını yürütebilir, hatta örgüte dinamizm kazandırmak için yürütmelidir de. Bunun önüne engel koymak, tıpkı devletin kamu çalışanlarına getirmeye çalıştığı topyekün siyaset yasağı gibi son derece geri ve yanlış bir yaklaşımdır. Bununla da yetinmeyip sendikaların yetkili kurullarını, siyaset yasağının gestaposu haline getirip ihraçlar için kasap satırı olarak kullanmak tam anlamıyla faşizan bir yaklaşımdır.

Ancak bu gerçeklik, bir sendikanın ya da herhangi bir demokratik kitle örgütünün savunduğu hattı koruması için çeşitli mekanizmaları işletmemesi anlamına gelmemektedir. Emekçileri temsil eden, onlara hak arama mücadelesinde kılavuzluk eden, üstelik Laik Cumhuriyet ve Mustafa Kemal savunucusu olduğunu iddia eden bir sendika; örneğin, Emekçi düşmanı sınıfın,  Parababalarının temsilciliğine soyunmuş, Kuvayimilliye’nin bütün kazanımlarını ortadan kaldırmaya, insanlığı Ortaçağ Karanlığına götürmeye yeminli, Laik Cumhuriyet düşmanı, AB-D Emperyalistlerinin Yeni Sevr projesi olan BOP’a Eşbaşkanlık yapan Halk düşmanlarının uyguladıkları politikaları sorgusuz sualsiz destekleyen kişi ya da grupları saflarında tutmamak gibi bir hakka ve tasarrufa elbette ki sahiptir.

Meseleyi ancak bu çerçevede değerlendirirsek çözüme kavuşturabiliriz. Hakkında disiplin soruşturması açılmış olan üyeler, hepimizin bildiği gibi kendilerini farklı bir isimle ifade ediyor olsalar da belli bir siyasi partinin destekçileridir, ki bu durum ihraç için hiçbir şekilde meşru bir gerekçe oluşturmaz. Zira Eğitim İş içerisinde kendini belli bir grubun içinde ifade etsin ya da etmesin birçok yöneticinin, delegenin ve üyenin, eşyanın tabiatı gereği çeşitli siyasi partilerle ilişkileri vardır. Örneğin biz Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri de Halkın Kurtuluş Partisi’nin görüşlerini savunuyoruz. Bunu da hiçbir zaman gizlemedik.

Yine sendika içerisinde CHP’yle organik ilişkileri bulunan birçok yönetici ve üye bulunmaktadır. Bu kişiler CHP’den Milletvekili ya da Belediye Başkanı adayı olabilmektedir.  Örneğin Eğitim İş eski genel başkanlarından Veli Demir  geçmişte CHP’den Milletvekili aday adayı olmuştur. Yine geçmişte Eğitim İş MYK üyeliği yapmış kişiler CHP’den aday adaylığını açıklamıştır. Sendika ve Konfederasyon bünyesinde CHP’li yöneticilere danışmanlık yapan kişiler de mevcuttur. Hatta bilindiği gibi Eğitim İş Sendikası’nın bağlı bulunduğu Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’nun Genel Başkanı Mehmet Balık, CHP’li Antalya Büyükşehir Belediyesi Muhtarlık İşleri Daire Başkan Vekili olarak görev yapmıştır.

Eleştiririz, eleştirmeyiz ama bu kişilerin tamamı şu ya da bu partide açıktan siyaset yapmaktadır. Bu da onların en doğal hakkıdır. Bu, işin bir yönüdür.

İşin can alıcı diğer yönü ise, hakkında disiplin kurulunun ihraç kararı verdiği üyelerin bağlı bulunduğu siyasi yapının niteliğidir. Bu yapı bugün Emekçilerin hak ve çıkarlarının savunulması şöyle dursun; Türkiye’yi ABD ve AB Emperyalistlerine peşkeş çeken, Laik Cumhuriyet’i yıkan, tepeden tırnağa hırsızlığa, yolsuzluğa batmış, Mustafa Kemal düşmanı, insan, hayvan ve doğa düşmanı Ortaçağcı AKP iktidarının sadık bir müttefikidir. Dolayısıyla Parababalarının vurgun ve soygun düzenine hizmet etmektedir.

Bu siyasi yapının hem geçmişte hem de bugün karşıdevrim saflarına hizmet etmek için neler yaptığını anlatmak için ciltler dolusu kitaplar yazmak gerekir.

Geçmişi bir kenara bırakıp sadece bugüne bakalım: Bu yapı, Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal ve en yakın silah arkadaşı İsmet Paşa için “İki Ayyaş” nitelemesini kullanan muktedirin “Vatan Savaşı” demagojisiyle destekçiliğini, savunuculuğunu yapmaktadır. ABD Emperyalistlerinin projelendirdiği, iktidara taşıdığı ve Laik Cumhuriyet’in yıkılması, ordunun çökertilmesi, eğitimin tamamen Ortaçağcılaştırılması da dahil olmak üzere sayısız projeyi hayata geçirmek için bugüne kadar iktidarda tuttuğu mevcut siyasal iktidarı desteklemek, aynı zamanda ABD-AB Emperyalistlerinin politikalarını desteklemek anlamına gelmektedir.

Eğitim İş Tüzüğünün “Sendikanın Temel Değer ve İlkeleri” başlıklı 4’üncü maddesinin c bölümünde; “Tam bağımsızlıktan yana anti-emperyalist bir örgüttür.” denilmektedir.

Bugünün şartlarında Tam Bağımsızlığın da emperyalizm karşıtlığının da bir numaralı düşmanı, AB-D Emperyalistlerinin kuklası olan mevcut iktidardır. Söz konusu siyasi yapı ise bu niteliklere sahip olan iktidarın, dolayısıyla da iktidarın gerçek sahibi ABD-AB Emperyalistlerinin sendika içindeki Truva Atı işlevini görmektedir.

İktidar soytarısı mafya çakallarıyla iş tutan, yemekler yiyen; Kaçak Saraylı Muktedir’e “aşık olduğunu” söyleyip Tank Palet Fabrikası peşkeşinde ona taşeronluk eden “Şems Ethem”lerle düetler yapan, “Osmanlı Ocakları” gibi Ortaçağcı-Faşist-Mafyatik örgütlenmelerle derin ittifaklara giren yine bu yapının ta kendisidir.

Tüm bu gerekçelerden dolayı Eğitim İş Sendikası’nın saflarını bu unsurlardan temizlemesi, bize göre haklı ve meşru bir adımdır. AB-D Emperyalistlerine ve yerli işbirlikçilerine karşı mücadeleyi ilke edinmiş bir sendikada böyle bir yapının zaten hiç yerinin olmaması gerekirdi. Dolayısıyla disiplin kurulunun aldığı ihraç kararını doğru buluyor ve destekliyoruz.

Burada şu noktanın da altını çizmek gerekir: Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, söz konusu siyasi yapının bu niteliği yeni ortaya çıkmış değildir. Bu yapı ilk ortaya çıktığı andan itibaren bu misyonu benimsemiştir.

Durum böyleyken geçmişte sendika içerisinde bazı kişiler ve gruplar sadece koltuk fetişizminden dolayı ilkesizce bu yapıyla ittifaka, kirli pazarlıklara girmiştir. İşlerin bu noktaya gelmesinden bu kişi ve gruplar da sorumludur. Bu işe girişenler sureti haktan gözükerek şimdi verilen ihraç kararıyla ellerini yıkamaya kalkışmamalıdır.

Üzülerek ifade ediyoruz ki sendikamıza reva görülen bu zaman ve enerji kaybı, Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri olarak bıkıp usanmadan her platformda dile getirdiğimiz devrimci sendikal ilkelere kulak tıkayışın bir sonucudur.

Çözüm ise bu ilkelerin hayata geçirilmesiyle mümkündür.

Daha önce de deklare ettiğimiz, güncelliğini bütünüyle koruyan somut önerilerimizin altını olağanüstü genel kurul vesilesiyle bir kez daha çizmeyi görev kabul ediyoruz.

***

Devrimci Sınıf Sendikacılığını ilke edinen bir sendika;

AB-D (ABD ve AB) Emperyalistlerinin yerli satılmışlar eliyle yarattıkları karanlık süreci tahlil edebilmeli ve bu sürece müdahale edici, geniş kapsamlı, somut, militan, doğru taktikler geliştirebilmeli; üyeleri tarafından netçe anlaşılan, içselleştirilmiş, açık, net, sürekliliği olan ve kesinlikle sonuç alıcı örgütlenme politikaları üretebilmelidir.

Başta İşçi Sınıfımız olmak üzere Kamu Emekçileri dâhil tüm halkımızın örgütlenmesinin önündeki her türlü engelin kaldırılmasını hedeflemeli, fiili ve meşru mücadele anlayışıyla hareket ederek, kendisini antidemokratik yasalarla sınırlamamalıdır.

Ülkemizin ekonomik-toplumsal-kültürel-yeraltı-yerüstü tüm zenginliklerinin emperyalist talanına ve sömürüsüne karşı mücadele etmeli; İşçi Sınıfıyla, diğer emekçilerle ve gençliğimizle dayanışmaya girmeli, başta halkımızı taa can evinden vuran kanser illetinden beter İşsizlik-Pahalılık olmak üzere geniş halk yığınlarını ve gençliğimizi ilgilendiren tüm sorunlara karşı mücadele etmelidir.

Bilimsel düşünce ve davranış kurallarını sendikal mücadelede en etkin bir araç olarak kullanmaya çalışmalı; İşçi Sınıfının devrimci mirasına sahip çıkarak, sınıf dayanışmasını güçlendirmek için ulusal ve uluslararası birlikler/platformlar oluşturmalı ve ortak eylemler gerçekleştirmelidir.

İşçi Sınıfının kanı, canı pahasına yaratılan ve kazanılan günlerin kutlamalarına ve bu uğurda kaybettiğimiz devrim şehitlerinin, halk kahramanlarının anmalarına aktif olarak katılmalı; Emperyalizme, Feodalizme, Şovenizme karşı savaşımı demokrasi güçlerinin manifestosu olarak görmelidir.

Her türlü ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele etmelidir. Günü kurtarmak adına yasak savıcı bir eylemcik, bir basın açıklaması değil, küçük-büyük hedefler uğruna ama mutlaka sonuç alıcı bir eylemler zinciri gerçekleştirmeli; yaratıcı eylem programları kitle seferberliği sağlanarak kuvveden fiile yani düşünceden hayata geçirmelidir.

Devrimci Sınıf Sendikacılığının ilkelerini kılavuz yapan bir sendika, bir konfederasyon, işyerlerinden genel merkeze, üyelerden genel başkana kadar tüm aşamalardaki sendikal işleyişlerde Demokratik Merkeziyetçiliği işletir, her aşamada tabanın söz ve karar sahibi olma ilkesini, kararların alınmasında tartışma, eleştiri-özeleştiri ve ikna yöntemlerini en demokratik biçimde yaşama geçirir.

Devrimci Sınıf Sendikacılığını mücadelenin merkezine koyan bir sendika, sendikacılığı meslek olarak, ikbal kapısı olarak görmez. Bütün sendikal harcamalarda tutumluluğu esas alır.

***

Eğitim-İş’in Kamu Emekçilerinin sorunlarına güncel ve uzun vadeli çözümler getirebilmesinin yolu işte bu ilkeleri mücadelenin pusulası haline getirebilmekten geçmektedir. Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri olarak bizler bu doğrultuda mücadele etmeye devam edeceğiz.

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri

Sosyal Medyada Paylaşın:

Mobil Sürüme Geç